Gelecekle iletişim kurmamız gerekiyor
Geleceği kucaklamalıyız çünkü gelecek ile ilgili oluşturduğumuz vizyonlar bugünkü eylemlerimizi belirler. Bugünkü eylemlerimiz ise bizi gelecek için kurduğumuz hayallere taşır.
Dr. Muhammed Atilla Sevim - Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Yazıma, Georg Hegel'den güzel bir alıntı ile başlamak istiyorum. "Dünyaya rasyonel gözle bakan bir kişiye, dünya rasyonel bir bakış açısı sunar. Bu ilişki karşılıklıdır. Tarihin kaosu içinde genel yapıyı görmeye çalışmak, bu genel yapının içinde hangi olayları, trendleri ve teknolojileri getireceğini tahmin etmenin rasyonellik ile yakın bir ilişkisi bulunur. Tarihi Kaoslardan Ders Almadan Gelecek ile İletişim Kurmamız Mümkün Değil!
DÜNYANIN EN BÜYÜK ELEKTRİK KESİNTİSİ
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi küresel haritadaki en büyük ve kalabalık şehirlerden biri. Sadece Hint yarımadasındaki Mumbai ve Kalküta gibi diğer şehirlerle değil, Dubai, Londra, New York ve Singapur gibi şehirler ile de bağlantılı. Şehir birçok küresel şirkete, dinamik bir yapıdaki enformasyon teknolojileri sektörüne ve büyümekte olan turizm sektörüne ev sahipliği yapıyor. Bu sektörlerin hepsinin şehrin refahını artırdığını, hızla gelişen, eğitimli bir orta sınıf oluşturduğunu görüyoruz. Biraz geri gidelim... 31 Temmuz 2012'de Hindistan'ın kuzeyindeki elektrik şebekesi aşırı yük nedeniyle çöktü.
Yeni Delhi felç oldu. Trafik tıkandı, trenler, metro ve asansörler oldukları yerde kaldı, hava alanları kapandı, sular kesildi ve fabrikalarda tüm işler durdu ve yaklaşık 670 milyon kişi, yani o dönemki oran ile dünya nüfusunun yüzde 10'u elektriksiz kaldı.
Bu durumun en bariz nedeni talep ve arzdaki dengesizlikti. Bu olay şehirlerimiz ile ilgili kurguladığımız gelecekte realiteye yakın olmamız gerektiğinin sadece bir örneği.
YENİ DÖNEM ŞEKİLLENİYOR
Gelecek senaryolarına şehirlerimizi hazırlarken, belli başlı başlıklar çerçevesinde ilerlememiz gerekiyor. Algımızı dağıtmadan odak noktalar belirlemeli ve bu çerçevede hareket etmeliyiz. Örneğin mevcut durumda ön plana çıkan şehirlere şöyle bir baktığımızda; Singapur'un toplu konutları, Finlandiya'nın eğitim sistemi, Austin'in akıllı şebekeleri, Hanoi'nin kentsel gıda üretimi, Seattle'ın doğaya erişimi, New York'un sanat ve kültür orta- mı, Hong Kong'un metro sistemi, Curutiba'nın hızlı ulaşım sistemi, Londra'nın araçlarının şehir merkezine ücretli giriş sistemi, San Francisco'nun geri dönüşüm sistemi, Philadelphia'nın yeşil yağmur suyu programı, Tokyo'nun sağlığı, Sydney'in mutluluğu, Stockholm'ün adaleti olarak karşımıza çıkar. Bunların belirli ortamlarda ve dönemlerde evrilen nitelikler olduğunu söyleyebiliriz.
Bütün bunlar birbiriyle bağlantılı bir şekilde bir araya getirildiğinde metropoliten bölgelerin daha mutlu, daha zengin ve kendini yenileyen, enerjisi kendi kendine yeter şehirler haline geldiğini söyleyebiliriz. Şehirler için hayal ettiğimiz gelecek, yeni dünya sisteminde rezerv para birimi olarak tanımladığımız nitelikli insan gücü üretmek ile doğrudan ilişkilendirdiğimiz bir konu. Geleceğin şehirleri elbette yöneticilerin ve şehirde yaşayanların ortak vizyonuyla mümkün olacak. Gelin beş maddede bu önemli birlikteliğin detaylarını inceleyelim...
ŞEHRİN VİZYONUNU BELİRLEMELİYİZ
Şehrin geleceğini kurguladığımızda da ilk odaklanacağımız alan şehrin vizyonunu oluşturmak olmalı. Vizyonu tarihle özdeştirme tamamen şehir yöneticilerinin elindedir. Şehrin gelecek 5, 10, 20 yılı kurgulanabilir.
VİZYONUMUZU ÖZGÜR BIRAKMALIYIZ
Vizyonlar, kalıplara sıkıştırılmadığı, serbest bırakıldığı ölçüde gerçekleşmeye müsaitlerdir. Buradaki serbestlik ile kastettiğim şey aslında fikirlerin özgür olmasıdır. Bir gelecek vizyonu oluşturursak ve onu diğer fikirleri çekmek için doğru mekanizma ile buluşturursak söz konusu fikir hemen kendi başına yaşamaya başlar.
SONUÇLARI GÖZDEN GEÇIRMELIYIZ
Geleceğin bizden istediği şeyi tam olarak oluşturursak gelecek çok daha hızlı cereyan eder. Önemli olan geleceğin bizden ne istediğini anlamak ve buna yönelik vizyon belirleyip stratejiler geliştirmektir. Fakat belirlediğimiz vizyon ve stratejinin tamamen kabul edilebilir olduğu varsayımından uzaklaşıp gelişen ve değişen koşullar çerçevesinde gözden geçirmemiz ve revize etmemiz gerekir.
VIZYONUMUZA TEŞVIK ETMELIYIZ!
Bu başlığa kısa bir anekdot ile giriş yapmak istiyorum. Sinema tarihinin en ünlü repliklerinden biri ile... The Graduate (Mezun) filminde Dustin Hoffman tarafından canlandırılan Ben karakteri babasının bir arkadaşından tavsiye alır. "Plastikler" der genç adama, "Plastiklerde müthiş bir gelecek var!"
Plastikler gerçekten de dünyanın gidişatını tamamen değiştirdi. Günümüzde neredeyse her alanda kullanılıyor ve hatta plastik kullanılmayan bir alan düşünmek zor hale geldi. Bu kadar yoğun kullanım alanı olan plastiklerin doğada çözülmesi ise bin yıldan fazla zaman alıyor.
Bu örneği verme nedenim olaya iki açıdan bakmak. Bu kadar yaygın kullanım alanı olan plastik ve doğa için oluşturduğu tehdit. Plastikler ilk kullanıma başlandığında oluşturulan vizyon ve bu vizyona yönelik yapılan teşvikler plastikleri önemli bir noktaya getirdi. Fakat günümüzde doğaya verdiği zararın ve oluşturduğu tehdidi kapsayan yeni vizyon ve teşvik ile aynı hız ile kullanım oranı giderek azalıyor.
BUGÜNKÜ EYLEMLERİN YARINA KATKISI
Geleceği kucaklamalıyız, çünkü gelecek ile ilgili oluştuğumuz vizyonlarımız bugünkü eylemlerimizi belirler. Bugünkü eylemlerimiz ise bizi gelecek için kurduğumuz hayallere taşır. Gelecek vizyonu diye bir başlık altında fikirlerimizi dile getiriyorsak; geleceği kurgulamaktan, kucaklamaktan, korkmamalı ve başarı inancımızı asla yitirmemiz gerekir.