Liderlerin teknoloji balonlarıyla zor ikilemleri

12:23 - 11.09.2023, Pazartesi

Üretken yapay zeka tarafındaki heyecan dikkatinizi dağıtmasın. Teknoloji balonları iş dünyası liderleri için zor ikilemler yaratabilir. Rakiplerine karşı avantaj elde etmek için gelişmekte olan bir teknolojiye erkenden yatırım yapma baskısı hissedebilirler. Ancak boş ve abartılı heyecanlara da kapılmak istemezler. Pek çok sektörde ekonomik belirsizlik ve işten çıkarmaların arttığı bir ortamda yöneticiler nerelerden maliyet kısmaları ve nerelere daha fazla yatırım yapmaları gerektiği sorularıyla boğuşuyor.

Lee Vinsel

Hızla gelişen yapay zeka (YZ) ve otomatik öğrenme alanı, iş dünyasının karar vericileri için özel bir zorluk teşkil ediyor. Kanıtlanmış tahmine dayalı modellere yapılan yatırımlar giderek daha sağlam yatırımlar olarak görülüyor ve bu durumun 2021'de 33 milyar dolar olan YZ harcamalarını 2025'te 64 milyar dolara çıkarması bekleniyor. Ancak en yeni teknoloji ürünlerinin en ileri ucunda yer alan YZ, muazzam miktarda gürültü ve spekülasyona da yol açıyor.

Üretken YZ, bir isteme yanıt olarak yeni metin ve görüntüler oluşturmak için devasa metin ve görüntü veri tabanları üzerinde eğitilmiş ChatGPT, Bing AI, DALL-E ve Midjourney gibi otomatik öğrenme modellerini ifade ediyor.

"Kullanmadan Yapamayacağınız On ChatGPT Hack'i!", "ChatGPT'yi Yanlış Kullanıyorsunuz!", "İşte ChatGPT Kullanıcılarının Yüzde 99'unun Önüne Geçmenin Yolları" gibi başlıklar giderek artmaya başladı. Axios, üretken YZ'ye kaynak akışının 2022'de 613 milyon dolar iken 2023'te 2.3 milyar dolara yükseldiğini bildirdi—ve bu para yaşanan abartılı heyecanın daha da artmasından başka bir işe yaramayacak.
Büyük bir fırsatı kaçırmak istemeyen ancak aşırı şişirilmiş teknolojileri uygulayarak zaman ve para harcamak istemeyen iş liderleri, teknoloji balonlarıyla ilgili bazı temel gerçekleri akıllarından çıkarmamalı.

İlk olarak, bu olgular anlatıya dayalı—işletme fakültesi profesörleri Brent Goldfarb ve David Kirsch'in 2019'da yayımlanan "BalonlarveÇöküşler: Teknolojik Yeniliğin Yükseliş ve Düşüşü [Bubbles and Crashes: The Boom and Bust of Technological Innovation] adlı kitabında belirttiği gibi, insanların yeni teknolojinin nasıl gelişeceği, toplumları ve ekonomileri nasıl etkileyeceği hakkında anlattığı hikayelere. Ancak yeni teknolojiler etrafında ortaya çıkan ilk anlatılar neredeyse her zaman yanlış oluyor. Aslına bakarsanız yeni sistemlerin vaat ve potansiyellerini abartmak, balonların tam da kalbinde yer alan bir şey.

Abartma ve hafife alma eğilimi

İş dünyası fütüristleri ve analistleri, teknolojik gelişimin geleceğini doğru bir şekilde tahmin etme konusunda korkunç bir geçmişe sahip, çünkü hiç kimse insanların zaman içinde araçları benimseyeceği ve uygulayacağı yaratıcı yolları veya insanların yeni araçları sömürmek veya başkaları üzerinde güç elde etmek için kullanacağı sayısız fırsatçı yolu öngöremez. Veya fütürist Roy Amara'nın Amara yasasında ifade ettiği gibi, "Bir teknolojinin kısa vadedeki etkisini abartma, uzun vadedeki etkisini ise hafife alma eğilimindeyiz".

Teknoloji balonlarını sürükleyen gerçekçi olmayan anlatılar, daha şimdiden üretken YZ'de karşımıza çıkmaya başladı. Kimi teknoloji tutkunları, ChatGPT'nin yapay genel zekadan yalnızca bir kaç adım uzakta bulunduğunu ve insanlarınkine eşit veya ondan daha iyi biliş yeteneğine sahip bağımsız bir varlığa dönüşme yolunda olduğunu iddia ediyor. YZ'nin, Tarım Devrimi, Sanayi Devrimi ve Internet Devrimi'nin yol açtığı değişikliklerin toplamını gölgede bırakacağını iddia eden ChatGPT'nin üreticisi OpenAI'ın CEO'su Sam Altman'ın bunda hatırı sayılır bir payı var. Bu büyük dil modelleri için benzer abartılı etkiler varsayan ama çok daha kasvetli bir görüş ise Yaşamın Geleceği Enstitüsü'nden [Future of Life Institute] geldi: Enstitü ChatGPT Plus'ın temelindeki büyük dil modeli olan GPT-4'ten daha güçlü YZ sistemlerinin -insanlığı tehdit ettiği için - eğitilmesinin altı ay süreyle yasaklanması çağrısında bulunan bir açık mektup yayınladı.

Bu destekçiler ve eleştirmenler son derece farklı bakış açılarına sahip olsa da geleceğe dair aşırı heyecanlı vizyonları teşvik etmekte birleşiyor, bunlar bugün işletmelerin üretken YZ araçlarını kullanarak güvenilir bir şekilde başarabileceği şeyler bulunduğu gerçeğinden tamamen kopuk olsa da. Bütün bunlar, liderlerin bu teknolojilerin nasıl çalıştığını ve hangi risklere, sınırlamalara sahip olduğunu, söz konusu araçların bir şirketin rutinlerini iyileştirip iyileştirmeyeceğini, karlılığına katkıda bulunup bulunmayacağını anlamasını hiç kolaylaştırmıyor.

Iskalama korkusu balonu şişiriyor

'Iskalama korkusu'yla hareket eden bir sektör olan haber medyası, somut olguların çok ötesine geçen haberleri soluksuz bir şekilde bir biri ardına yayınlayarak balonun daha da şişmesine yol açıyor. "Üretken YZ, Bildiğimiz Anlamda Beyaz Yakalı İşi Daha Şimdiden Değiştiriyor" başlıklı yakın tarihli bir Wall Street Journal makalesi, beyaz yakalı iş yerlerinde yaşanan değişime dair gerçek kanıtlar sunmak yerine iş dünyası liderlerinin bu teknolojinin potansiyel etkisi hakkındaki spekülasyonlarına yer veriyor. İşçiler için kıyametin yaklaşmakta olduğu kehanetinde bulunan diğer haberlerden farksız bir şekilde, bu yazı da OpenAI ve Pennsylvania Üniversitesi'ndeki araştırmacıların yeni yazılım sistemlerinden kaç işin etkileneceğini tahmin etmek amacıyla kaleme aldığı bir makalenin özet bölümüne dikkat çekiyor.

Aslına bakarsanız, bu tür tahminlerin ciddi bir yanlış çıkma geçmişi var. Ekonomi profesörü Gary Smith ve emekli profesör ve teknoloji danışmanı Jeffrey Funk yakın tarihli bir makalelerinde, OpenAI/Penn çalışmasının, 2030 yılına kadar birçok işin büyük olasılıkla otomatikleşerek ortadan kalkacağını iddia eden 2016 tarihli Oxford Üniversitesi ve Deloitte araştırmasıyla aynı ABD Çalışma Bakanlığı veri tabanını kullandığına dikkat çekti. Her iki çalışma da tekrarlayan görevlere dayalı olarak işlerin yüzdesini ölçmeye çalışıyor ve ardından bu işlerden kaçının teknolojik değişim nedeniyle kaybedileceğini tahmin ediyor. Son yedi yıldaki eğilimlerin 2016 araştırması tarafından yapılan tahminleri desteklemediği göz önüne alındığında, bu tür tahminlerin şu anda doğru olacağına inanmak için de fazla bir neden bulunmuyor.

Tepkisel şüphecilik değil ihtiyat

Yöneticiler, geçmiş tahminlerin kötü sicilini dikkate alarak, teknolojilerin gelecekteki etkileri hakkında aşırı heyecanla karşılaştıklarında ölçülü muhakeme uygulayarak ihtiyatlı davranmalı. Takımların organize bir skeptisizmi hayata geçirmesi gerekecek: tepkisel, kestirip atan bir şüphecilik değil, titiz ve bilimsel bir değerlendirme ve akıl yürütme için. Yeni teknolojilerin etkinliği hakkındaki iddiaların ampirik gücü açısından incelenmesi gerekiyor. "Bu nasıl gelişebilir?" veya "Sonuçları nedir?" gibi spekülasyona davet eden sorulara takılıp kalmak yerine "Ne biliyoruz?" ve "Kanıt ne?" gibi olgusal bir temel oluşturan sorularla başlamak en iyisi. Teknolojinin nasıl çalıştığı, tahminlerinin ne kadar güvenilir olduğu ve diğer çıktıların kalitesi hakkında spesifik sorular sorun.

Enformasyon danışmanlıklar, satıcılar ve sektör analistleri gibi abartılı teknoloji heyecanının bilinen vektörlerinden geldiğinde iş dünyası liderleri özellikle eleştirel düşünceyi elden bırakmamalı.

Halka açık üretken YZ araçlarıyla denemeler yapmak ucuz ve öğretici olsa da, şirketlerin yeni teknolojileri kullanmanın potansiyel risklerini dikkatli bir şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Örneğin ChatGPT'nin var olmayan metinlere yapılan referansları listelemek de dahil olmak üzere yalanlar yarattığı biliniyor. Bu teknolojiyi kullanmak, özellikle bu üretken YZ sistemlerinden gelen çıktıların müşterilere gidebileceği ve şirketin itibarını zedeleyebileceği durumlarda, dikkatli bir gözetim gerektiriyor. Şirketler, ayrıca, gözetimsiz sistemler kullandığında fikri mülkiyetin veya hassas bilgilerin kontrolünü kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir: örneğin Samsung, çalışanlarının hassas kurumsal verileri, gönderilen bilgileri sistem modellerini daha fazla eğitmek için kullanan ChatGPT'ye aktararak yanlışlıkla sızdırdığını keşfetti. Üretken YZ'yi kendilerinin veya müşterilerinin fikri mülkiyetine zarar verebilecek şekillerde kullanmayı reddeden sanatçılar, tasarımcılar ve yayıncılar da tanıyorum.

Bu potansiyel riskler göz önüne alındığında, üretken YZ'yi deneyecek şirketler, kullanımı için temel kurallar belirlemeli. Bariz bir ilk adım, işleri için bu teknolojileri kullanan tüm çalışanların bunu ifşa etmesini zorunlu kılmak. Şirketin kullanım politikaları, üretken YZ kullanımının mevcut etik ve yasal kuralları ihlal etmemesi gerektiği konusunda ısrarcı olmak gibi temel şartlar getirebilir. Organizasyonların bu sistemlere ne tür şirket verilerinin girileceğini sınırlamayı düşünmesi de gerekebilir. İnsan Kaynakları Yönetimi Derneği ve diğer gruplar, kısa süre önce üretken YZ'nin kullanımına ilişkin iş yeri yönergeleri yayınladı ve işletme liderlerinin bu tür düşüncelerle ilgili güncellemeleri takip etmesi de akıllıca olur.

Balıklama atlamak yerine plan yapın

Şirketlerin dikkat etmesi gereken başka riskler de var. Teknoloji eleştirmenleri, şirketlerin üretken YZ'yi işçilerin yaşamlarını kötüleştirecek, daha da zorlaştıracak ve daha da kötüleştirecek şekillerde kullanacağını savunuyor. Liderler bunun olmaması için çaba göstermeli ve bunun yerine, söz konusu teknolojilerin çalışanların hayatını kolaylaştıran, daha az stresli ve daha insancıl hale getiren kullanımlarını teşvik etmeli.

"Iskalama korkusu" ve rekabetçi baskılar, yöneticileri çevrelerindeki değişikliklere karşı dikkatli olmaya zorladığında yararlı olabilir, ancak bu kaygıların onları irrasyonel ve ihtiyatsız kararlara yönlendirmesine izin vermemeli.

Nicholas Carr'ın 2004 tarihli Bilişim Önemli mi? [Does IT Matter?] kitabında belirttiği gibi, üretken YZ etrafındaki heyecan, büyük olasılıkla diğer dijital teknolojilere yönelik coşkunun gidişatını takip edecek. Dijital teknolojilerin benimsenmesi genellikle bir sektör içinde kısa vadeli avantajlar yaratır, ancak teknolojiler norm dönüştüğünde—yani metin editörleri, elektronik tablolar ve müşteri ilişkileri yönetim sistemleri gibi kurumsal ortamın bir parçası haline geldiğinde—bu avantajlar ortadan kalkar.

Diğer bir deyişle, üretken YZ'ye balıklama atlamak yerine düşünceli bir eylem planı geliştirmek için duraksadığınızda şirketinizin stratejik olarak geride kalacağına, hatta alt üst olacağına dair şu anda hiç bir kanıt yok. Bu bağlamda liderlere önerimiz, işlerinin temel amaçlarına odaklanmaları ve "Bu sistem amaçlarımıza ulaşmamıza yardımcı olacak mı?" sorusunu sormaları. Birisi olacağını söylüyorsa, mutlaka kanıtlamasını isteyin.


Lee Vinsel : (@sts_news) Virginia Tech'te bilim, teknoloji ve toplum doçenti; teknolojiyle insan yaşamı hakkında bir podcast olan People & Things'in sunucusu ve The Innovation Delusion: How Our Obsession With the New Has Disrupted the Work That Most Matters [Yenilik Sanrısı: Yeniye Olan Saplantımız En Önemli İşi Nasıl Alt Üst Etti?] (Random Hou- se, 2020) kitabının ortak yazarı.

BİZE ULAŞIN