ÜÇGENİ DOĞRU OLUŞTURMAK
"Çok yoğun çalışmak mı yoksa odaklı çalışmak mı?" Boyner CEO'su Eren Çamurdan, özellikle üst düzey yöneticilikte konsantrasyonu yüksek bir şekilde çalışmanın VE doğru bir şekilde zamanı yönetmenin mesaiden daha önemli olduğunu düşünen iş insanlarından. Çamurdan, "Kendime de zaman ayırarak işim, ailem ve kendim arasındaki üçgeni doğru oluşturmaya çaba sarf ediyorum" diyor.
Tuğba Yalvaç
Adana ve İskenderun'da geçen yıllarının kazandırdığı hoşgörü, empati, samimiyet ve insan odaklı yaklaşımı hem iş hayatında hem de özel hayatında içselleştirdiğinden bahseden Çamurdan, stajının ise perakende sektörüyle tanışmasını sağlayan bir deneyim olduğunu ve kariyer yolculuğunu şekillendirdiğini ifade ediyor.
Hayattaki bütün ilişkilerin, tıpkı doğadaki gibi bir dengesi olduğunu düşünen Çamurdan kendisinin bu dengeyi çok iyi kurduğuna inanıyor. Öyle ki terazinin bir tarafında olan iş arkadaşlarına ailesinin, ailesine ise işinin çok önemli olduğunu belirttiğini anlatan Çamurdan, her sabah sporunu yapıyor, hafta sonları çocuklarıyla zaman geçiriyor, eşiyle baş başa ya da arkadaşlarıyla vakit geçiriyor. Hatta kendine ait, yalnız kalabildiği zamanlar da yaratıyor. Pandemiden hemen önce hayatına giren tenisin bir tutkuya dönüştüğünü de belirten Çamurdan, lisanslı bir tenisçi olarak turnuvalara da katılıyor. Tenisin kendisine kattıklarını ünlü tenisçi Novak Djokovic'i örnek alarak anlatan Çamurdan, konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Djokovic'in maçlarını izlediğinizde, kazandığı karşılaşmaların ardından sıklıkla kafasını işaret ettiğini görürsünüz. Çünkü mental dayanıklılık, teniste başarı için olmazsa olmaz. Bu özellik, iş hayatında da çok önemli."
Film izlemek ise bir başka tutkusu. Hatta toplantılarda filmlerden alıntılar yapan Çamurdan iş dışı hayatına dair sorularımızı şöyle cevapladı:
Perakende gibi sürekli değişen ve rekabetin yoğun olduğu bir sektörde çalışıyorsunuz. Bir gününüz nasıl geçiyor?
Oldukça yoğun bir tempoda çalışsam da alışkanlıklarımdan vazgeçmemeye, aileme ve kendime vakit ayırmaya özen gösteriyorum. Rutin olarak erken saatte uyanıyorum ve çocuklarım okula gitmeden önce onlarla vakit geçiriyorum. Sabahları evin hareketli halini seviyorum ve bu anlara eşlik etmeye önem veriyorum. 3-4 gün tenis olmak üzere haftanın 6 günü, her sabah spor yapıyorum. Güne sporla ve çocuklarımla başlamak bana enerji veriyor. Gün içinde yoğun bir tempom var. Ayda bir veya iki kere yurt dışında birtakım lansmanlara, koleksiyon sunumlarına veya toplantılara katılıyorum. Sahada olmayı ve sahadaki çalışma arkadaşlarıma temas etmeyi de çok önemsiyorum. Bunun için ayda birkaç günümü çalışma arkadaşlarımla beraber İstanbul'daki veya şehir dışındaki mağazalarımızı ziyaret etmeye ayırıyorum.
Şirket toplantılarında filmlerden alıntılar yapmayı ve hikayelerden örnekler paylaşmayı seviyorum. Bu, ekip arkadaşlarıma ilham verirken iş dünyasındaki sorunlara farklı açılardan yaklaşmamı sağlıyor.
İş ve özel hayatınızda bir mottonuz var mı?
"Hayatta her şey bir denge meselesi." Bu motto hem iş hem de özel hayatımda kararlarımı yönlendiriyor. Denge, sadece ilişkileri ve başarıyı sürdürülebilir kılmakla kalmıyor aynı zamanda hayatı daha renkli hale de getiriyor. Nerede cesur adımlar atacağını, nerede biraz geri çekilip sakin kalacağını bilmek ise bu dengeyi kurmanın anahtarı. Hayatı sadece kurallarla değil, tutkuyla ve keyifle şekillendirmeye inanıyorum.
O zaman iş ve özel hayat dengesini rahatlıkla kurabiliyorsunuz...
Ben iş hayatımda da aile yaşamımda da aynı kalmaya özen gösteriyorum. Hayatın samimiyet ve gerçek ilişkiler üzerine kurulduğuna inanırım. Hayattaki bütün ilişkilerin, tıpkı doğanın bir dengesi olduğu gibi dengesi var. Ben de bu dengeyi çok iyi kurduğumu düşünüyorum. Denge tahtasının bir tarafında olan iş arkadaşlarıma ailemin, aileme ise işimin çok önemli olduğunu belirtiyorum. Hangi taraf fazla ağırlaşırsa bir yerde denge bozuluyor. Son 10 senedir de bu dengeyi kurmakta büyük bir aşama kaydettiğimi düşünüyorum. Kendimize şunu sormalıyız: "Çok yoğun çalışmak mı yoksa odaklı çalışmak mı?" Özellikle üst düzey yöneticilikte konsantrasyonu yüksek bir şekilde çalışmak, doğru bir şekilde zamanı yönetmek mesaiden daha önemli.
Kendime de zaman ayırarak işim, ailem ve kendim arasındaki üçgeni doğru oluşturmaya çaba sarf ediyorum. İlişkiler dengesinin doğru olması sonucu kendimi çok daha sağlıklı görüyorum. Kendime vakit yaratabilmek için elbette bazı fedakarlıklar yapmam ve planlı olmam gerekiyor. Örneğin sporumu her sabah erken saatte yapıyorum. Hafta sonunda mutlaka çocuklarımla olmaya zaman ayırıyorum. Eşimle de hafta sonu baş başa ya da arkadaşlarımızla vakit geçiriyoruz. Bununla birlikte, kendime ait, yalnız kalabildiğim zamanlar da yaratıyorum. Kısacası hayatta her şey bir denge meselesi.
Ailenizle birlikte yapmaktan en keyif aldığınız aktiviteler neler?
Eşimle birlikte arkadaşlarımızla bir araya gelip vakit geçirmekten keyif alıyoruz. Oğullarımın futbol antrenmanlarına ve maçlarına katılarak onların sporla ilgili heyecanını paylaşmayı, onlarla başta futbol olmak üzere farklı maçlara gitmeyi çok seviyorum. Kızımla ise yemek yemek, kahve içmek ve sinemaya gitmek birlikte geçirdiğimiz en özel anlardan.
Kuralcı bir baba mısınız?
Üç çocuğum var; ikiz oğullarım 12, kızım ise 17 yaşında. Her birinin bireysel tercihlerine saygı duyarak onlara rehberlik etmeye özen gösteriyorum. Çocuklarımın seçimlerinde yönlendirici değil, destekleyici ve yol gösterici bir rol üstlenmeyi önemsiyorum. Az ama net kurallar koyan ve bu kuralları tutarlı şekilde uygulayan bir babayım. Onların güçlü ve bağımsız bireyler olarak olgunlaşması için her zaman yanlarında olmaya çalışıyorum.
Şu anda fazla vakit bulamasam da mutfakta vakit geçirmeyi her zaman sevmişimdir. Çocuklarımın favorisi olan "baba tostu"nu hazırlamak benim için ayrı bir keyif.
Tenis oynadığınızı söylediniz. Tenise ne zaman ve nasıl başladınız?
Basketbol ve futbol lise yıllarında ilgilendiğim ve aktif olarak yer aldığım spor dallarıydı. Tenis ise hayatıma pandemiden hemen önce girdi ve kısa sürede "Keşke çocukken başlasaydım" dediğim bir tutkuya dönüştü. Spor geçmişimin sağladığı altyapıyla, tenisi hızlı bir şekilde öğrenme şansı buldum. Bugün lisanslı bir tenisçi olarak turnuvalara katılıyorum. Tenis hem fiziksel hem de zihinsel olarak yenilenmemi sağlıyor ve iş hayatıma odaklanmam konusunda bana büyük destek oluyor.
Haftanın kaç günü tenis oynuyorsunuz? Nerede oynuyorsunuz?
Haftanın 3-4 günü sabah erken saatlerde Zekeriyaköy'de üyesi olduğum iki farklı kulüpte tenis oynuyorum. Kulüpteki takım arkadaşlarımla veya tenis eğitmenleriyle antrenman yapıyorum. Zaman zaman çekişmeli ve heyecanlı maçlar da oynuyoruz. Tenis oynarken tamamen oyuna odaklanmak, bana hem fiziksel hem de zihinsel bir yenilenme sağlıyor.
En çok kiminle tenis oynamaktan keyif alıyorsunuz?
Tenis benim için sadece bir spor değil hem bedenimi hem de zihnimi yenileyerek güne enerjik ve zinde başlamamı sağlayan bir yaşam biçimi. Arkadaşlarımla yaptığım maçlar, eğlenceli anlar yaşatırken aynı zamanda dostça bir rekabet ortamı sunuyor. Turnuvalarda farklı rakiplerle karşılaşmak ise beni her seferinde daha da motive ediyor. Her maç, kendimi geliştirme ve stratejilerimi bir üst seviyeye taşıma fırsatı sunuyor. Tenis kortunda geçirdiğim zaman, hayatın temposunda hem bir mola hem de bir motivasyon kaynağı benim için.
Turnuvalara katılıyor musunuz? İlk turnuva deneyiminizde neler hissetmiştiniz?
Evet, ilk turnuva deneyimimi 2023 yılında yaşadım ve bu benim için oldukça heyecan vericiydi. 2024 yılında yarı finale çıkarak final hakkı kazandım, ancak bir iş seyahatime denk geldiği için bu turnuvaya katılamadım. Bu durumun üzüntüsünü hala yaşıyorum. Sahada odaklanarak ve stratejik düşünerek oynamak, sadece maçlarda değil, iş hayatında da faydalanabileceğim değerli dersler kazanmamı sağladı. Bu deneyim hem kendimi test etmem hem de sınırlarımı aşmam açısından unutulmaz bir anı olarak hayatımda yer etti.
KISA KISA
Sizi çocukluğunuza götüren yemek:
Nohutlu pilav ve Hatay usulü tavuk
Favori tatil beldeniz:
Çeşme, Paris, Londra
En çok görmek istediğiniz ülke-şehir:
Güney Afrika ve Japonya
En son okuduğunuz kitap:
Bir CEO'nun Günlüğü
Unutamadığınız sinema filmi:
Esaretin Bedeli, Baba, Son Kale
En son izlediğiniz dizi: Jerry Maguire, Şahsiyet, Senna, Ayak İşleri ve
The Lincoln Lawyer
Favori restoranlarınız: Zübeyir Ocakbaşı, Yüksel Balık, Kıyı Restoran
Çay mı kahve mi: Bitki çayı
Kahvaltı mı akşam yemeği mi:
Hafta sonu brunch
En son aldığınız elektronik eşya:
Masaj aleti
Tenis, hayatınızın diğer alanlarını nasıl etkiliyor?
Tenisin bana kattıklarını, ünlü tenisçi Novak
Djokovic'i örnek alarak anlatabilirim. Djokovic'e büyük bir saygı duyuyorum; Rafael Nadal ve Roger Federer gibi efsanelerin bulunduğu bir jenerasyonda, gelmiş geçmiş en çok 'Grand Slam' kazanan oyuncu olması bunun en büyük nedeni. Djokovic'in maçlarını izlediğinizde, kazandığı karşılaşmaların ardından sıklıkla kafasını işaret ettiğini görürsünüz. Çünkü mental dayanıklılık, teniste başarı için olmazsa olmaz. Bu özellik, iş hayatında da çok önemli. Tenis, son derece güçlü bir odaklanma gerektiren bir spor. Sahadayken dünyayla bağınızı koparıp yalnızca o ana odaklanmanız gerekiyor. Djokovic'in birçok kez, tek bir doğru hamleyle maçı tamamen tersine çevirdiği anlara şahit olduk. Tenisin, panik yapmadan doğru hamleler yapmayı gerektiren bu yönünü çok seviyorum. Bu durum, iş hayatına da büyük bir katkı sağlıyor. Problemler karşısında panik yapmadan, odaklanarak ve kararlılıkla çözüm üretmek, işte başarıyı beraberinde getiriyor.
Peki mutfakla aranız nasıl? Yemek yapmayı sever misiniz?
Adana'nın yemek zevkimde çok etkisi olmuştur. Şu anda fazla vakit bulamasam da mutfakta vakit geçirmeyi her zaman sevmişimdir. Çocuklarımın favorisi olan "baba tostu"nu hazırlamak benim için ayrı bir keyif.