Geçmişten geleceğe bir zaman kapsülü


TÜRKİYE İŞ BANKASI İKTİSADİ BAĞIMSIZLIK MÜZESİ, CUMHURİYET’İN EKONOMİK MİRASINI YAŞATAN BİR ZAMAN KAPSÜLÜ ADETA. TARİHİN İZLERİNİ TAŞIYAN BU MEKANDA, FİNANSAL BAĞIMSIZLIĞIN TEMELLERİNE DOKUNMAK, ATATÜRK’ÜN EKONOMİ VİZYONUNU ADIM ADIM HİSSETMEK MÜMKÜN. MÜZEDE YER ALAN SERGİLER VE KÜTÜPHANE İSE GEÇMİŞTEN GELECEĞE BİR ZAMAN YOLCULUĞUNA ÇIKARIYOR ZİYARETÇİLERİNİ… İlker Gezici
TARİHİ DOKU KORUNMUŞ
Erken Cumhuriyet'in ruhunu taşıyan bu tarihi binanın taş duvarları, geçmişin fısıltılarıyla dolu adeta. İçeri adım attığımda, koridorlarda yankılanan ayak seslerim, binaya eklenen yeni bir anın parçası oluveriyor. İktisadi Bağımsızlık Müzesi'nin katlarında dolaşırken, tarihin farklı dönemlerinden izler taşıyan sergilerle karşılaşıyorum. Cumhuriyet'in ekonomik temel taşlarını anlatan belgeler, bankacılığın ilk adımları, sanayi yatırımlarına dair detaylarla örülmüş bir anlatı… Zemin kattaki sergi alanında, İş Bankası'nın kuruluşundan itibaren geçirdiği evreleri izliyorum. Bankanın ilk genel müdürlük binası olan bu yapı, bir finans merkezinden çok daha fazlasına dönüşmüş, ulusun iktisadi bağımsızlık mücadelesinin tanığı olmuş. Bir zaman tünelinde yol alıyormuş gibi hissediyorum. Eski defterler, dönemin muhasebe kayıtları, daktilolar, mürekkep kokan belgeler… Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ekonomi alanındaki vizyonunu yansıtan panellerin önünde duruyorum. Ekonomi zaferinin, askeri zaferler kadar kıymetli olduğunu vurgulayan sözleri, zamanın ötesinden sesleniyor.
Atatürk'ün 22 Ekim 1929 tarihinde binayı ziyaretinde, fotoğrafının çekildiği ilk İdare Meclisi olan Mavi Salon, bugün de İş Bankası'nın Yönetim Kurulu toplantılarına ev sahipliği yapan Büyük Toplantı Salonu ile bankanın ilk Genel Müdürü Celal Bayar'ın makam odası gibi tarihi dokusu korunmuş alanlar birinci katta yer alıyor.
İkinci kata çıktığımda, İş Bankası'nın bir asırlık yolculuğunun anlatıldığı sergi ile karşılaşıyorum. "İstikbalinizin Emniyeti Türkiye'nin Bankasıyla Bir Asır" başlıklı sergi, yalnızca finans tarihine değil, Türkiye'nin sosyal ve kültürel değişimine de ışık tutuyor. Görseller, videolar, arşiv belgeleriyle desteklenen bu sergi, yalnızca geçmişi anlatmakla kalmıyor, geleceğe de bir pencere açıyor. Binadan ayrıldığımda, bir serüvenin içinde kaybolmuş gibi hissediyorum. Müze, sadece bir araştırma alanı değil, bir ulusun hafızasını taşıyan, geçmişin anılarını bugüne ulaştıran bir zaman kapsülü gibi. Burada her ziyaretçi, tarih içinde yeni bir iz bırakıyor; duvarlar ise tüm bu hikâyeleri sessizce kaydetmeye devam ediyor.
ATATÜRK'ÜN OKUDUĞU KİTAPLAR DA BURADA
Müzenin dördüncü katında yer alan Atatürk Kütüphanesi ise, sadece bir araştırma alanı değil, geçmişin içinde gezinen bir sahne sanki. Burada her okuyucu, zamanın ruhunu sayfalardan çekip çıkaran birer oyuncuya dönüşüyor. Sessizliğin içinde yankılanan kalem sesleri, kitapların iç çekişleriyle birleşiyor. Bir nesil, bir düşünce, bir tarih, tekrar tekrar okunuyor, hatırlanıyor, yaşatılıyor. 'Atatürk dönemine ait, hatta O'nun da okuduğu kitaplar burada yeni okurlarını bekliyor' diyen Suat Sözen'den müzenin 6 ayda 15 bin ziyaretçiye ulaştığını öğreniyorum. Kütüphanenin dijital arşivine göz gezdirirken, yalnızca kitapların değil, geleceğin de burada biriktiğini fark ediyorum. Ekranda beliren eski gazete manşetleri, yıllar öncesinin sesini bugüne taşıyor. Cumhuriyet'in ekonomik bağımsızlık mücadelesi, sanayi atılımları, halkın kalkınma yolculuğu… Hepsi burada, bu rafların, bu dijital satırların arasında yaşamaya devam ediyor.
Bir Renk. Bir Tutku. Bir Efsane:
Devrim Erbil'den Fenerbahçe Koleksiyonu
Sanat, yalnızca estetik bir ifade biçimi değil, aynı zamanda kimliklerin, duyguların ve kolektif hafızanın bir yansıması. "Resmin Şairi" olarak anılan Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden Devrim Erbil'in "Bir Renk. Bir Tutku. Bir Efsane" koleksiyonunda, Fenerbahçe'nin sadece bir spor kulübü değil, köklü bir kültürel ve sanatsal miras olduğu gerçeği belirgin bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Erbil, bu projede sarı-lacivertin coşkusunu, Kadıköy'ün dinamik atmosferini ve Şükrü Saracoğlu Stadyumu'nun simgesel gücünü sanatın diliyle yorumluyor. Onun eserlerinde, çizgilerin ritmi ve renklerin ahengi bir araya gelerek, izleyiciyi futbolun ötesinde bir anlam dünyasına davet ediyor.
Bu koleksiyon, yalnızca bir sanat sergisi olmanın ötesinde, Fenerbahçe'nin tarihini ve aidiyet duygusunu zamansız bir anlatıya dönüştürüyor. 8 yağlı boya tablo, 8 ışıklı enstalasyon, 1 mozaik eser ve 1907 adet limitli seri ipek baskının oluşturduğu bu seçki, sanatın farklı disiplinlerini bir araya getirerek etkileyici bir görsel yolculuk sunuyor. Renk Erbil'in küratörlüğünde şekillenen projede, ışık ve renk oyunları, Fenerbahçe'nin dinamizmini ve sarsılmaz ruhunu hissettiren bir atmosfer yaratıyor.
Erbil'in fırçasından süzülen bu eserlerde, İstanbul'un ve Kadıköy'ün silueti, mavi tonların içinden yükselirken, sarı vurgular Fenerbahçe'nin ruhunu vurguluyor. Şükrü Saracoğlu Stadyumu, bir spor alanı olmanın ötesinde, taraftarın duygularını ve kolektif hafızasını içinde barındıran bir sembol hâline geliyor. Bu, Devrim Erbil'in sanatında sıkça gördüğümüz İstanbul'un labirentvari sokakları ve Boğaz'ı gibi, mekanın duygu ve anlam yüklü bir yapıta dönüştüğü bir anlatım biçimi. Sanatın zamansızlığı ile sporun dinamizminin kesiştiği bu noktada, "Bir Renk. Bir Tutku. Bir Efsane" yalnızca Fenerbahçe camiasına değil, tüm sanatseverlere sesleniyor. Devrim Erbil'in dediği gibi, bu proje "Fenerbahçe'yi sanatla dünyaya anlatan" bir köprü işlevi görüyor. Böylece sarı-lacivert renkler yalnızca sahalarda değil, tuvallerde de ölümsüzleşiyor.
BU AY ÖNE ÇIKAN ETKİNLİKLER
Fransız bale efsanesi İstanbul'da
20'nci yüzyıla damga vuran yenilikçi dansçı ve koreograf Maurice Béjart tarafından 1987'de kurulan Béjart Ballet Lausanne topluluğunun eşsiz gösterisi 'Ballet For Life', ilk kez Türkiye'ye geliyor. 30 yılda onlarca ülkede 400'den fazla performansla seyircinin karşısına çıkan gösteri, o günden bugüne kadar geçen sürede büyüsünü hiç kaybetmedi. İşte bu büyüleyici topluluk Queen'in kuruluşunun 55'inci yıldönümünde, efsanevi rock grubunun ve 2007 yılında hayatını kaybeden Maurice Béjart'ın anısına Türkiye'de ilk kez seyircilerin karşısına çıkacak. Gençliğe, hayata ve umuda adanmış bir gösteri olan 'Ballet For Life', 7 ve 8 Mart saat 20.30'da Volkswagen Arena'da sanatseverlere görsel ve işitsel bir şölen yaşatacak.
İki dahi müzisyen aynı sahnede
Dünyanın dört bir yanında sanatseverleri büyüleyen iki dahi müzisyen, Fazıl Say ve Patricia Kopatchinskaja, 14 Mart 2025'te Zorlu PSM'de buluşuyor. Fazıl Say'ın piyanodaki eşsiz ustalığı ve Patricia Kopatchinskaja'nın keman virtüözitesi bu unutulmaz gecede müziğin en saf ve zarif halini ortaya koyacak. Unutulmaz bir müzik deneyimi sunacak konserde, Fazıl Say'ın yeni eseri "Kaybolan Çığlıklar Sonatı" ve Patricia Kopatchinskaja'nın "Unisolo" adlı eserlerinin dünya prömiyerleri gerçekleştirilecek. Ayrıca, konser programında Karol Szymanowski'nin "Mitler" ve Beethoven'in "Kreutzer" sonatı da yer alacak.
Modern Talking özleyenler burada mı?
"You're My Heart, You're My Soul", "Cheri Cheri Lady", "Brother Louie" gibi hit şarkılarla büyüdük desek yaşımız ortaya çıkar mı? Biz büyüdük belki ama şarkılar hiç eskimedi. 1983'te doğan Modern Talking isimli Alman gruba ait bu şarkıları bir kez daha canlı olarak dinlemek istemez misiniz? Dünya çapında milyonların kalbini fetheden, 40 yıllık başarılarla dolu bir kariyere sahip grubun solisti Thomas Anders konserini kaçırmayın. Anders, Modern Talking'in efsanevi şarkılarıyla 22 Mart'ta Ora Arena'da konser verecek.