Almanya'da bir cesur yürek

01:54 - 07.04.2025, Pazartesi

Gani gani sağlıkla unicorn hayali

AVRUPA'NIN TAM YAPAY KALP NAKLİ GERÇEKLEŞTİREN İLK KADIN CERRAHI DİLEK GÜRSOY, SADECE HASTALARI İÇİN DEĞİL, AYNI ZAMANDA BİLİMSEL ARAŞTIRMALARIN İLERLEMESİ ADINA DA BÜYÜK MÜCADELE VEREN BİR GİRİŞİMCİ. ŞİMDİDEN DÜNYADA YAPAY KALP ENDÜSTRİSİNİN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİREN CESUR YÜREKLER ARASINDA YER ALAN GÜRSOY, TÜRKİYE'DEKİ YAPAY KALP ÇALIŞMALARINA DA DESTEK VERİYOR. HAYALİ İSE BU HAYATİ ALANDAKİ ŞİRKETİYLE UNICORN OLMAK VE BÖYLECE DAHA ÇOK İNSANIN KALBİNE DOKUNMAK…

MUSTAFA ORHUN ÇETİN

Fotoğraflar: Feyza Tan

Almanya'ya ilk giden Türk işçi ailelerinin hikayesinde yoğun emek, çokça alın teri, ayrımcılıkla gelen büyük acılar ve belki de en çok memleket özlemi vardı. Ama geride kalan 65 yılda bu hikayelere ikinci ve üçüncü nesil Türklerin girişimcilikte, bilimde, sanatta ve sporda elde ettiği büyük başarılar da eklendi. O kadar ki Türk girişimcilerin Alman ekonomisine katkıları araştırmalara konu oldu. Bugün Almanya'nın olimpiyatlara gönderdiği takımlarda çok sayıda Türk ismine rastlamak mümkün. Almanya'daki Türklerin yolu uluslararası festivallere oradan da Hollywood'a kadar çoktan uzandı. Hatta bu yüzyılın ilk pandemisinde Almanya'daki bir Türk çiftin (Prof. Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin) geliştirdiği aşı bütün dünyaya umut oldu.

İşte Avrupa'nın tam yapay kalp nakli yapan ilk kadın cerrahı unvanını taşıyan Doktor Dilek Gürsoy da Türklerin Almanya'da yazdığı bu büyük başarı hikayelerinden birinin kahramanı. Babasını henüz çocuk yaşta kaybeden ve annesinin özverili çalışması ile okul hayatını tamamlayan Gürsoy, tıp eğitiminin ardından kalp cerrahisine yöneldi. Ve bu alanda çok fazla insanın cesaret edemediği kalp nakli gibi hayati bir noktaya odaklanan Gürsoy, sadece ameliyat ettiği hastaların hayatını kurtarmakla kalmıyor, yeni yapay kalp geliştirmelerine ve uygulamalarına danışman cerrah olarak büyük katkı sağlıyor. Bu yönüyle Avrupa'nın en tanınmış cerrahlarından biri olan Gürsoy, tam yapay kalp nakli konusundaki çalışmalarını 2024 yılında kurduğu Gani ile bir şirket çatısı altında topladı. Böylece dünya genelinde her yıl 30 milyon insanın yaşadığı kronik kalp yetmezliği gibi kritik bir alanda girişimciliğe de soyunan Gürsoy, karşılaştığı ilk finansal zorlukları aşmış durumda. Tedavi konusunda çalışmalarını özgürce gerçekleştirebilmek için girişimciliğe yönelse de Gürsoy'un asıl amacı yapay kalp naklinin daha erişilebilir olmasına katkı sağlamak. Nihai hedef ise elbette bu alanda bir unicorn olmayı başarmak. Sadece hastaları için değil, aynı zamanda bilimsel araştırmaların ilerlemesi adına da büyük bir mücadele veren Gürsoy, hem girişimci hem de öncü bir cerrah olarak şimdiden dünyada yapay kalp endüstrisinin geleceğini şekillendiren isimler arasında.

"Biz bu ameliyatları yurt dışında yapıyoruz ama Türkiye'de de bu alanda çalışmalar olmalı" diyerek, sağlık teknolojilerinde Türkiye'de yürütülen projelere de destek veren Gürsoy ile hem Gani ve hayat kurtaran sağlık teknolojilerinin geleceğini hem de göçmen bir aileden gelmenin ve kadın olmanın zorluklarını nasıl aştığını konuştuk.

Avrupa'nın en tanınan cerrahlarından biri olarak hakkınızda pek çok yazı kaleme alındı. Peki, siz kendinizi anlatmak için hangi kelimeleri seçiyorsunuz?

Her şeyden önce beni ben yapan mesleğimi söylemekten çok gurur duyuyorum. Kalp cerrahıyım, yapay kalp uzmanıyım. Bu unutulabiliyor o yüzden vurgulamak istiyorum. Avrupa'da yapay kalp uygulamasını yapan ilk kadın cerrah olduğum hep yazılıyor ama ben araştırmaların içerisinde olduğumu da anlatmak hatta daha çok işin bu kısmını konuşmayı seviyorum. Yeni nesil yapay kalplerin araştırması içinde olmak, özellikle de bir kadın olarak yer almak bence çok daha önemli. Son dönemde bu konuya gösterilen ilgiyi de önemsiyorum çünkü böyle hayat kurtaran yapay kalp konusunu, bu alanda giderek büyüyen endüstriyi de konuşmak, farkındalığı artırmak için vesile oluyor. Bir anlamda bu alandaki farkındalığı artırmaya yönelik çalışmalara katkı sağlamak adına sosyal medyayı da çok aktif kullanmaya çalışıyorum. Kendimi daha çok tanıtayım, bu alandaki çalışmaları daha çok anlatayım diye uğraşmıyorum. Ve içimden geldiği gibi yaptıklarımı ve bu endüstrideki gelişmeleri anlatıyorum, paylaşıyorum. Sektörden birinin, bir cerrahın paylaşımları önemli tabii. Şimdi kendim de girişimci oldum. Biliyorsunuz Gani isminde bir şirket kurdum. Şimdi kurduğum bu şirketle ve farklı kurumlarla iş birlikleri ile daha fazla hayata dokunmanın yollarını arıyorum.

Gani ismi oldukça anlamlı. Bir sosyal medya paylaşımınızda, "Gani gani sağlık diliyorum. Gani gani şifa dağıtmak için kurduk" demişsiniz. İsim seçimini nasıl yaptınız?

"Gani gani…" Bu sözü Orhan Gencebay çok kullanıyor. Kelime anlamını çok seviyorum. Oğlum olsaydı adını da Gani koyardım. Anlamı bolluk bereket. Ben böyle şeylere çok inanırım. Küresel anlamda da problem yaşatmayacak bir kelime olsun istedim. Bir yandan da benim özümü yansıtsın diye düşündüm. Gani'nin logosunda i'nin üstünde bizim dilimizdeki inceltme işareti '^' şapka var. Baktığınızda bir anlamda benim için annemin iş yeri numarası olan 71'i de temsil ediyor. 47 sene işçi olarak çalıştı Almanya'da. Onun da personel numarası 71'di. Onu da biraz aklımda bulundurarak, annemin emeğine saygıda bulunmak için Gani'yi seçtim. Bu girişimimle gerçekten gani gani yani bol bol, çok çok sağlık sıhhat dağıtmak istiyoruz. Hedeflerimiz büyük, daha yolun çok başında olan bir girişim.

Yol demişken dilerseniz sizin kariyer yolculuğunuzla başlayalım sonrasında Gani'nin geleceğini konuşuruz…

Almanya'nın Bad Oeynhausen şehrinde Avrupa'nın en büyük kalp merkezi var. Tıp fakültesinden mezun olduktan sonra 2003'te asistan doktor olarak kalp cerrahisi üzerine orada çalışmaya başladım. Bu sayede yapay kalp cerrahisinde en önemli isimlerden biri olan hocam, Prof. Reiner Körfer'den bu işi öğrenme fırsatı yakaladım. Hocam bu alanda çok bilinen, tanınan birisiydi ve tabii özgüveni hat safhadaydı. Sonrasında çeşitli hastanelerde çalıştım, başhekim yardımcılığına dek yükseldim. Böylelikle öğrendiklerim ve bildiklerimle birlikte deneyim de geldi. Alanımda güçlendikçe zorluklar da başladı diyebilirim. Sonrasında ise bilimsel araştırmalara daha fazla odaklanmak ve yapay kalp cerrahisinde daha fazla derinleşmek için kendi girişimimi kurdum. Çünkü bazen özellikle kadın cerrahların bulundukları ortamlarda önünün tam açılmadığı durumlar oluyor. Bu durumların benim çalışmalarımın önünü kesmemesi için kendi yolumu seçtim.

İş ya da akademi dünyasında güçlü değil de ihtiyaç hisseden, yardıma muhtaç biri olduğunuzda hayatın daha kolay olduğuna ilişkin genel bir kanı var, siz de benzer bir düşüncede misiniz?

Kesinlikle benzer düşünüyorum. Ama benim işimin sonunda hastalarım ve onların hayatı söz konusu. Onlara iyi bir doktor olabilmek için kendi bildiğime göre hareket etmem gerekiyor. Almanya'da 78 kalp cerrahisi kliniği var. Bu kliniklerde bölüm başkanlıklarına ulaşmak istedim. Kendime uygun gördüklerime başvurdum ancak birlikte çalışmak nasip olmadı. Kimi açık açık, "Siz çok tanınıyorsunuz, bizim ekibimizde bundan rahatsız olanlar olabilir" dedi. Hatta, "Acaba Türkiye'ye mi gitseniz, daha mı iyi olur sizin için?" diyenler oldu. Belli bir noktaya geldiğinizde bazen kabullenilmek daha zor oluyor. Bu yönde deneyimlerim oldu. Oysa herkesin tecrübesi ayrı. Benim de bilemediğim, tecrübemin olmadığı branşlar var. Sonra da bütün bunlarla uğraşmaktan sıkıldım, yapacak daha önemli işlerim olduğunu düşündüm ve mevcut sistemlerde iş başvurularını bıraktım.

O zaman mı Gani'yi kurmaya karar verdiniz?

Evet, "Madem mevcut yapıda istediğim gibi çalışamıyorum o zaman ben de kendi sistemimi kurarım" diyerek kendi kliniğimi kurmaya karar verdim. Bundan 5-6 sene önce yola çıktım. İlk zamanlar biraz daha büyük düşünüyordum. Sonuçta bir cerrahsın ameliyata giriyorsun, çıkıyorsun. Ama aslında 'girişimci kimdir, girişimcilik nedir, şirket nasıl kurulur', bütün bunları bilmiyorsun. Hepsini öğrendim diyene kadar birkaç yıl geçti ve sistem tam olarak 2022'de tam oturdu.

Girişimcilik serüveninizi biraz anlatır mısınız? Nasıl bir sistem kurdunuz, istediklerinizi tam olarak yapabildiniz mi?

Yola çıkarken ilk hedefim iki ameliyathaneli, 4 yoğun bakım üniteli, küçük butik bir hastane kurmaktı. Tabii bunu krediyle yapacaktım. Hemen projemi alıp bankalara başvurdum. Finansmana erişimin bu kadar zorlu olacağını kestirememiştim o zamanlar. Covid-19 pandemisini takip eden Rusya-Ukrayna Savaşı derken işlerimi istediğim hızda ilerletemedim. Projem ortak olmak isteyen yatırımcılardan yoğun ilgi görüyordu. Ancak işin içinde bilimsel çalışmaların olduğu, hastaların sağlığının her şeyden önce geldiği bir yapıdan söz ediyoruz. Burada ortaklık bilinen bir şirket ortaklığından çok daha zor yürütülecekti. Bunu da biliyordum. Farklı yollarla finansman arayışımı sürdürdüm, ama başarılı olamadım. Buna rağmen ben yine de 2024'ün başında şirketi kurdum. Çılgınlık olduğunu biliyordum ama çok inanıyordum. Şu anda bizim çalışma prensiplerimizle uyumlu bir iş birliği ortak kabul etme durumuna geldik. Bu arada Almanya'nın bir şehrinden hastaneden teklif geldi. Bizim Gani olarak şartlarımızı kabul ettiler. Şu anda haftada 3 gün kalp ameliyatlarını gerçekleştirebilmek için faaliyete geçtim. 6 aydır devam eden bir iş birliği ortaklığımız söz konusu. İki günü kendi özel muayenehanemdeyim Mönchengladbach şehrinde. İyi gidiyor şimdilik. Henüz kalp ameliyatlarıma başlayamadım. Çünkü daha birkaç lojistik ve bürokratik ihtiyaç var hastanede, onları tamamlamaya çalışıyoruz. Makinelerin ayarlanması gerekiyor. Ama inşallah 2025'in ortalarında yapay kalp ameliyatlarına başlamayı düşünüyorum. Takip ettiğim hastalarım var. Şu anda kliniğe çok yoğun bir hasta geliyor, Almanya'nın her yerinden. Türkiye'den gelmek isteyenler de var.

Girişiminiz de siz de çok spesifik ama aynı zamanda kritik bir alanda çalışıyorsunuz. Yatırımcılar açısından sağlık teknolojileri son yıllarda en çok rağbet gören alanların başında geliyor. Bu durum size ileride milyar dolar değerlemeye ulaşarak Unicorn olma hayali yaşatıyor mu?

Gani Unicorn olur mu bilmiyorum, ama insanlara iyi gelsin istiyorum ve bunun için çabalıyorum. Parasal ölçemem, kaç insani kurtardım, kaç öğrenci, meslektaş eğitebildim, ona bakarım ben. Bununla anılsın Gani. Para peşinden gelir zaten. Ama şunu da göz önünde bulunduruyorum ben hep… Sağlık açısından, hayatımın akışı açısından bir şeyler değişir bırakıveririm. Hırslı olmadım hiçbir zaman sadece hedef belirliyorum. Çok çalışıyorum ama böyle illaki de olacak, ne pahasına olursa olsun 10 sene verdik kendimize diye hareket etmiyorum. İşi biraz akışına bırakmak ve elimden geleni yaparak anı yaşamayı istiyorum. Tutkuyu kaybetmek istemiyorum.

Her şeyin yapayından daha fazla söz eder olduk, yapay zekayı çok konuşuyoruz bugünlerde ama sizin dünyanız daha çok yapay kalp ile dopdolu, nedir bu yapay kalp? Siz GANİ ile yapay kalp geliştirmeyi planlıyor musunuz?

Tam yapay kalp, plastik diyebileceğimiz bir materyalden oluşan mekanik komple bir alet. Kalp yetmezliği yaşayan hastalarımızın en çok çalışan yer olması nedeniyle sol kalbi ilk başta problem yapıyor. O yetmezlik evresine girerse sol kalbi destekleyen cihazlar takılıyor. Sol kalbi destekleyen cihazlarda kalp içeride kalıyor, cihaz da onun çalışmasını destekliyor. Ciltten dışarı çıkan kablolarla çalışıyor. Bir de tam yapay kalpler var. Hem sol hem de sağ kalp son evre kalp yetmezliğindeyse kalp nakline de zaman yoksa ve uygun bir nakil bulunamadıysa tam yapay kalpler devreye giriyor. Benim de en çok çalıştığım kısım bu. Hastanın kalbi çıkarılıyor ve yerine komple mekanik bir kalp takılıyor. Ve yine aynı şekilde ciltten dışarı kablo çıkarıyoruz ve o yapay kalbi çalıştıran alete bağlıyoruz. Yaptığımız iş kısaca bu. Gani'ye gelirsek, cihazın geliştirilmesi kısmında ya da üretiminde yokuz.

Hangi kısımda siz devreye giriyorsunuz?

Yapay kalp piyasasında yeni nesil kalp üreten firmalar var. Fransızlar, İsveçliler, Almanlar, ABD'liler bu konuda öndeler. Bu cihazların geliştirilmesi aşamasında hayvanlar üzerinde denemeler yapılıyor. Bunlar için de tecrübeli, ne yaptığını gerçekten bilen iyi cerrahlara ihtiyaçları var. İşte bu süreçte biz yapay kalp cerrahisinde tecrübeli isimler devreye giriyoruz. Tabi bu alanda çok isim de olmadığı için ilk akla gelenlerden biriyim diyebilirim. Şirketler bize sürekli olarak "Yeni bir alet geliştirdik, bunun ameliyatını yapabilir misiniz?" diyerek başvuruyorlar. Tahmin edersiniz ki bizim de cihazların gelişimine, araştırmaların yönlendirilmesine çok büyük bir katkımız oluyor. Yani danışman cerrah olarak hem pratikte, hem teorik kısmında bu alandaki araştırmaların önemli bir parçasıyım.

O zaman bu alanda ne tür çalışmalar olduğunu soracak en doğru kişi sizsiniz, yapay kalp endüstrisindeki gelişmelere ilişkin bize neler anlatacaksınız?

Araştırmalar cihazların daha da küçültülmesi, hafifletilmesi yönünde yapılıyor. Yani kıyaslarsanız eskiden hava basıncıyla çalışan pompalar vardı. 70 desibel gürültülüydü bu cihazlar. Kalbin çalışmasını sağlayan çanta en az 7 kiloydu. Şimdi yeni nesil kalpler geliştiriliyor. Fransızların üzerinde çalıştığı bir cihaz var, elektrikli çalışıyor. O gürültü olayı yok, bu önemli bir gelişme. Çantası daha küçük, o kadar ağır değil. Yeni piyasaya gelecekler daha da iyi olmaya, daha da küçülmeye başlıyor. Vücudun dışına çıkan kabloların daha incelmesinin yollarını arıyorlar. Hatta kablosuz olmaya doğru gidiliyor.

Global anlamda yapay kalp sektöründeki genel gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz, sektör büyüyor mu? Yapay kalbe ihtiyaç artıyor mu?

Dünyada yaklaşık 30 milyon kişi kronik kalp yetmezliği yaşıyor. Bunun iki milyonu Almanya'da, 10 milyonu Avrupa'da. Piyasada yalnız sol kalbi destekleyen cihazı olan bir firma var. ABD'lilerin firması. Tam yapay kalpte ise iki şirket söz sahibi. Bir Fransızların Carmat, bir de ABD'li SynCardia, yakında Avustralya Bivacor'u ve Çinliler de gelecek. ABD şirketi şu anda Avrupa'da, daha çok Almanya'da bu cihazları mevzuat gereği takamıyor. Yetkilerini kaybettiler. Ama şu an geliştirme aşamasında gelecek daha iyi pompalar var. Hem sol kalbi destekleyen cihaz hem de tam yapay kalp cihazları. Sağlık teknolojileri sektörü büyüyor, yapay kalbe odaklı umut veren girişimler var ve bu da çok sevindirici çünkü piyasada az sayıda şirket var. Bunlar piyasayı domine ettikleri için şartları da belirliyorlar. Türkiye'de de önemli bir ihtiyaç konusu. Çok sayıda hasta var ve yapay kalp takılan kişi sayısı da çok fazla. Türkiye'de daha çok sol kalbi destekleyen cihazlar takıldı bugüne kadar. O yüzden bizim ülkemizde de bu alanda çalışmaların olması önemli.

Peki, Türkiye bu operasyonlar açısından ne durumda?

Tam yapay kalplerde fazla tecrübeli olmayan arkadaşlarımız var. Ancak 1-2 kere ameliyatlara katılıp pratik yaptıklarında bunu öğrenmeleri mümkün. Bu operasyonlar önemli olan öncesi ve çok daha önemli olan ise sonrası. Bunun böbreği, akciğeri, karaciğeri var. Bütün bu organların sorunsuz çalışması lazım.

Geliştirme açısından sizin danışmanlık yaptığınız ya da bu alanda çalıştığını bildiğiniz bir Türk şirketi var mı?

Aralık ayında Takeoff İstanbul Zirvesi'ne katıldım. Sol kalbi destekleyen cihaz tanıtılmış. Yıldız Teknik Üniversitesi'nden bir ekip, başlarında çok değerli bir hocaları var. Çok güzel, bugün var olanlardan farklı bir şey yapmışlar. Online bir buluşma yaptık ve projelerini anlattılar. Sol kalbi destekleyen bir cihaz üzerinde çalışıyorlar. Bu da çok önemli. Ancak benim hayalim tam yapay kalp konusunda Türkiye'nin de söz sahibi olacağı girişimlerinin olması. Türkiye'de hem teknik anlamda hem de cerrahi anlamda kapasite var. Daha çok hayvan deneme laboratuvarları kurulması lazım. Biz bu ameliyatları yurt dışında yapıyoruz. Konu gelişime çok açık, Almanya'da bile doğru dürüst laboratuvar yok. Üniversite hastanelerinin kendilerine bağlı laboratuvarları var hayvan denemeleri için ama tam teknik olanlarını sadece ABD'de gördüm. Yani Türkiye gibi bir yerde böyle bir laboratuvarın çok güzel olacağını düşünüyorum. Son zamanlarda sağlık hizmetleriyle yurt dışında Türkiye'den söz ediliyor, bu neden yapay kalp konusunda da olmasın.

Yatırım ve yatırımcı bulmanın zor olduğu bir alan mı?

Evet, bu para gerektiren bir iş. Bir pompanın ilk hayalini kurduğunuzdan bir hastaya yerleştirilene kadar 200 milyon dolarlık bir bütçe gerekiyor. Tıp için büyük bir bütçe değil.

Peki, o zaman niye böyle?

Yatırımcılar ilk olarak kaç hastanın kalp nakli beklediğini soruyor. Şu an Almanya'da yılda 1000 kişi kalp nakli bekliyor. Bunun 300 kişisi nakil oluyor. Hal böyle olunca yatırımcılar da bu kez 'Bu pompayı 700 kişi için mi yapacağız' diye sorguluyor. Ve ardından yüzünü daha büyük kitlelere yönelik araştırmalara çeviriyorlar. Durum bu. Oysa o yatırımlar yapay kalp hizmetinin erişilebilir olmasını sağlayacak. Farklı alanlardaki araştırmalara ışık tutacak. Hayat kurtaran bir teknoloji. Bir de bence her devlet için bir prestij olayı. Yani Fransa'da hükümet bu alana bir ton para ayırıyor. O yüzden de sektör Fransızları konuşuyor.

Bu yatırımlar aynı zamanda başka yapay organların geliştirilmesi için de bir temel oluşturabilir mi? Sonuçta bir Ar-Ge gözüyle de bakılabilir.

Tabii ki dediğim gibi hayat kurtaran bir teknoloji. Bu arada Türkiye'de belki bilmediğimiz ama bu alanda çalışan şirketler olabilir. Benim temasta olduğum kimse yok onu demek istedim. Bir doktor olarak bu alandaki tecrübemi, tanınmışlığımı, kontaklarımı ilgili projelerle paylaşabilirim. Bilgimi, deneyimimi sadece kendime saklamayı asla düşünmem.

Bir doktor olarak özellikle Avrupa'da yapay kalp ameliyatı yapan ilk ve tek kadın cerrah olarak medyanın da ister istemez ilgi odağı oldunuz. Pek çok ödül aldınız, bütün bunların çalışmalarınıza nasıl bir etkisi oldu?

Şöyle söyleyeyim, bir maddi değer katmadı ama inşallah bazı şeylere vesile olur diye düşünüyorum. Ben bu işi para için yapmıyorum. Para için yapsam Türkiye'ye gelirim. Çok güzel bir şekilde, deniz manzaralı bir muayenehanede hastalarıma bakar, ameliyatlarımı yaparım ya da ABD'den aldığım teklifleri değerlendirirdim. Daha kolay olurdu benim için. Benim için Almanya'da kalmak çok daha zor. Kendi şirketini kurmak...

Zoru seviyorsunuz o zaman…

Yok, Dilek zoru sever diye de bir şey yok. Kolay olsa keşke de kolayını yapsam. Ama hiçbir iş kolay değil. Benim için en önemlisi kendi işimi kendi istediğim gibi yani olması gerektiği gibi icra edebilmek. Bu işi para için yapmıyorum ama araştırmalarımı istediğim gibi yapabilmek için ekonomik olarak da özgür olmam lazım. Gani, sadece hastalar için bir klinik. Ama eğer ben şimdi bir yerde çalışıyor olsaydım, inanın şu anki imkanları bana vermezlerdi. Çünkü ben bugün buradayım, yarın oradayım, ertesi gün başka bir yerdeyim. Araştırmalara katkı vermek için bu özgürlük gerekiyor. Hastalara da gerekli tedaviyi yapabilmenin yolu bu, özgürlük.

İlgi alanınızı çok insanın ilgilenmediği bir alana yöneltip, büyük bir başarı elde ettiniz. Kalabalığın içinden sıyrılmak… Genç meslektaşlarınız için kariyerleri açısından bir öneriniz var mıdır?

Bu çok önemli. Özellikle kalp cerrahlarının yüzde 99'u bypass ameliyatları, kalp kapakçığı ameliyatı yapıyor. Kimisi kalp nakilci, kimisi yapay kalpçi. Ben çok erken bir şekilde yapay kalplere odaklandım. Diğer ameliyatları da yapabiliyorum. Ama odaklanmam ve buna yoğunlaşmam beni bu yerlere getirdi. Herkese tavsiyem budur. Kendi alanınızda özel bir yere dalın ki daha iyi uzman olasınız.

Dünyada sizin gibi bu ameliyatı yapan, deneyimli diyebileceğiniz kaç kişi var?

Yapay kalp cerrahları çoğunlukla ABD'de toplanıyor. Avrupa'da tam yapay kalbi seri halinde takan pek öyle fazla kişi tanımıyorum. Sadece 1 ,2 veya 3 kere tam yapay kalp ameliyatı yapan ve makale yazıp, kongrelerde paylaşanı ben tecrübeli saymıyorum. Kendinizi bu konuda uzman sayabilmek için 10-15 yıl gerekiyor. Birlikte çalıştığım ve çok şey öğrendiğim hocalarım var elbet. Ama şimdi onlar emekli olma yolundalar. Kadın olarak zaten yok gibi. Avrupa'da biliyorum ki çok nadir, çok azız. Belki 10 kişi veya 5 kişi bulamayabilirsiniz.

Uzun ömürlülük yani longevity trendi var. Bu trend ile ilgileniyor musunuz? Yapay organlar ile bunu başarabilir miyiz? Gerçekçi buluyor musunuz?

Uzun ömre değil de hastaları iyileştirmeye odaklanmalıyız. Yani bu yapay organ gelişimleri için bence daha çok zaman var. Mekanik biraz daha kolay ama laboratuvarda üç boyutlu organlara mutlaka para ve bilgi harcanılmak zorunda. Çünkü doğru yere gidiliyor. Özellikle start-up'lar, yapay zekayla alakalı araştırmalara odaklanan insanlar var. Bizim yaptığımız iş mekanik yapay organlar. Bu alanın biraz daha zamana ve paraya ihtiyacı var. Doğru takımlarla, doğru yerde olmak gerekiyor. Ama bence en önemlisi uzun vadeli düşünmek.

Yapay zeka teknolojisinin sizin işinizde nasıl bir faydası var, siz kullanıyor musunuz?

Benim muayenehanemde EKG dediğimiz üç boyutlu ve yapay zekayla çalışan bir alet var. Bunu yapay zeka moda olmadan önce kullanmaya başladım ve şimdi burada sigortalar da karşılamaya başladı. Ben çok inanıyorum. Burada dört boyutlu dört dakikalık bir EKG yazıyoruz. Kalp damarlarınızda ve kalp kapakçıklarınızda bir şey var mı yok mu o vektörlerle size bir rapor çıkarıyor. Onun sonucuna göre anjiyoya ya da MR'a yönlendiriyorum. Yani ben bunu burada kullanıyorum ve inanıyorum da bu tür şeylere. İleride kliniği daha da büyütebilirsek ya da iş birliği ortaklığı yaptığımız arkadaşlarla beraber bunu hasta takipte de kullanabilmek bizim için çok önemli. Bir de sistemler geliştiriliyor ki evden de her şeyi, makineyi ayarlayabilme ihtimalleri gelişiyor. Bunlar geliyor ve daha da fazlalaşacak.

Almanya'da doğup büyüdünüz. Hiç düşündünüz mü Türkiye'de olsaydınız bu işleri yine yapabilir miydiniz?

Her yerde söylüyorum benim en büyük destekçim, en iyi danışmanım annem. Benim annem, benim annem olduğu müddetçe her yerde bir şey olurdum diye düşünüyorum. Türkiye'de her şeyin çok zor olduğu yönündeki algıyı doğru bulmuyorum. Bu düşünceden çıkmak lazım. Ben bilemem orada yaşamadım. Tamam zor olan, mutlu olunmayan şeyler belki vardır. Ama burada da savaşıyoruz biz. Her şey öyle düşünüldüğü gibi kolay değil. Bakın ben burada doğdum, büyüdüm. Okula gittim. En iyi hocalardan ders aldım. Ama çok çalıştım. O kadar çok çalıştım ki bu kadar nerde çalışsanız mutlaka bir şey elde edersiniz. Demek istediğim sadece coğrafyaya bakmayın. Ben burada Avrupa'nın göbeğinde güçlü kadının problemlerini yaşıyorum. Baktığınızda Türkiye'de de birçok konuda imkanlar bence var. Ben burada çok zeki öğrenciler görüyorum. Çok iyi eğitimden geçmiş insanlar görüyorum Türkiye'den gelmiş. Şartlar onlar için ne kadar zor olsa da gençlerin biraz daha savaşma moduna girmeleri lazım bence. Herkesin yaşadığı kendisine göre ama şu gerçek, bir şeyler başarmak istiyorsan savaşmak zorundasın. Vazgeçmeyeceksiniz. İnatçı olacaksın. Bir de çok çalışacaksınız.

Çok zor bir iş yapıyorsunuz. Çoğu insan ameliyat olmaktan korkarken siz stresinizi nasıl yönetiyorsunuz?

Tecrübeyle birlikte daha az bir stres oluyor. Hata yapma riski hep var. Hastaya odaklı, en iyisini yapmaya odaklı çalıştığın müddetçe problem yok. Geldiğiniz aile ortamı da çok önemli. O yüzden anne babalara da çağrı yapmak istiyorum. Çocuğunuzu zorlamaz desteklerseniz, her konuda motive ederseniz ona göre yetişiyor. Ben de öyleydim.

"En büyük, danışmanım annem. Kendisinin okuması yazması yok ama emektar ve çok zeki bir kadın. Benim en büyük şansım."

Profesör Körfer, cerrahi anlamda ilk hocamdı. İyi ki ondan eğitim almışım.

Cerrahide daha iyisini de henüz göremedim. Hastaya davranışıyla da çok değerli bir insandı.

"Şirketim için Gani ismini seçtim. Bu kelimenin anlamını çok seviyorum. Bu girişimle gerçekten gani gani yani bol bol sağlık dağıtmak istiyoruz."

HASTAYA SAYGI ÖNEMLİ

Hocamız bize her hastaya kendi anne babamızmış gibi davranmamız gerektiğini öğretti. Hem cerrahi anlamda yeteneğimizle ölçerdi hem de hastaya karşı davranış tarzımızla. Hasta memnunsa senden, "Bu iyi" derdi. Burada henüz küçükken hastaneye gidince doktorların anneme, annemin doktorlara nasıl davrandığını gözlemledim. Saygılı davranmak isterim hastalarıma. Aynı seviyede konuşmayı severim. Yani yüksekten, ben doktorum havalarında konuşanları çok görüyorum. Almanya'da da var. Türkiye'de belki de daha fazla var.

GELECEK HIZLA GELİYOR

Robotik ve yapay zeka cerrahide kullanılıyor. Kalp cerrahisine de gelmeye başladı. İyi yapanlar yapsın. Ama benim alanım değil. Ben hastaya ne iyi geliyorsa onun arkasındayım. Yani hastaya ne iyi geliyorsa o olmalı. Kalpte de öyle illa mekanik ya da domuz kalbi olacak diye bir takıntım yok. Her şey olsun piyasada. Bu teknolojiler de biliyorum ki gelecek ve çok da hızlı geliyor. Çünkü özellikle bu yapay zeka, robotik cerrahisinde çok para var, çok yatırımcı var. Çünkü bütün cerrahide çalışıyor. Hatta ameliyat esnasında kendilerine göremedikleri alanların bir resmini oluşturuyorlar. Bunlar çok güzel şeyler ve çok daha da fazla olacak.

"Bilerek engel olan negatif insan ve ortamlar beni zaman zaman agresif yapabiliyor. Bunlar hayatın bir gerçeği. Güçlüyseniz, başarılıysanız, bunlar bir noktadan sonra normal geliyor. Kimse yardım etmek zorunda değil ancak engel de olmasınlar."

TRENLE SEYAHATİ SEVİYORUM

İş birliği yaptığımız hastane küçük bir şehirde. Yol biraz uzak tabii benim bulunduğum yaşadığım şehre. Üç saat sürüyor. Bu nedenle gidince üç gün orada lojmanda kalıyorum. Ehliyetim ve aracım var ama kullanmayı sevmem. İki ya da üç tren değiştirerek gidiyorum. Güzel de bir Mercedes'im var. O da sadece hani cerrahın bir arabası da mı yok demesinler diye aldım garaja koydum. Bu konularda mütevazi yaşayan bir tipim. Bir de şu problemi yaşıyoruz. Türkiye'ye geliyoruz. Şoför seni alıyor, kahven geliyor, yemeğin veriliyor. Dört dörtlük bakıyorlar. Buraya gelince de bir çöküş yaşıyoruz. Alıştırmayın bizi diyorum.

"Hayalim tam yapay kalp konusunda Türkiye'nin de söz sahibi olacağı girişimlerinin büyümesi. Baktığınızda Türkiye'de hem teknik anlamda hem de cerrahi anlamda kapasite var."

"Zaman geçtikçe hobiler, biriktirmeler azalıyor. İnsan daha çok işine odaklanıyor, sağlığına yöneliyor, mutlu olmaya odaklanıyor. Ben artık beni ne mutlu ediyorsa onunla biraz zaman geçirmeyi seviyorum."

ALMAN TAKIMINDA DENETİM KURULU ÜYESİ

Futbola karşı bir ilgim var. Borussia Mönchengladbach'ın denetim kurulundayım. Almanya'da. 8. sıradayız köklü kulüplerden biri. 2011'den beri üyeyim takıma. Sahayı seviyorum, çimeni, kokusunu seviyorum. Maçtan önce çok erken giderim. Tek başıma otururum etrafa bakarım. Seviyorum ortamı. En son da işte denetim kurulu adayı olmak ister misin diye sordular bana. VIP'de 3-4 sezon kendim biletlerimi aldım. Bu yüzden zaten insanlar da tanıyor beni. Öyle bir talepte bulunuldu. Adaylığımı gösterdim ve üyeler sağ olsun yüzde 80 oyla beni seçtiler. Nisan 2024'teydi seçimler. İki senelik seçildik. Hayırlısı bakalım.

"Gani, insanlara iyi gelsin istiyorum ve bunun için çabalıyorum. Kaç insanı kurtardığımı parasal ölçemem ama kaç öğrenci, meslektaş eğitebildim, ona bakarım."

BİZE ULAŞIN