Dünyayı yöneten güç Big Tech mi?

04:42 - 02.03.2021, Salı

6 Ocak günü ABD'de yaşanan Kongre baskını BIg Tech tartışmalarını iyice alevlendirdi. Türkiye'de ise WhatsApp'ın değiştirdiği 'gizlilik ilkeleriyle' yeni sözleşmede Facebook ile kişisel veri paylaşımı yapabileceğini açıklaması büyük tepki topladı.

Ersin Akman / INBUSINESS

ABD'nin Joe Biden'ın kazandığı son başkanlık seçimlerinden beri dünyanın sosyo-ekonomik gelişimi üzerindeki Big Tech etkisi yeniden ve hiç olmadığı kadar hararetli bir şekilde tartışılıyor. Üstüne bir de 6 Ocak günü Amerika Birleşik Devletleri Kongre Binası'na yapılan baskın gelince çağımızın gelişimine, kültürüne, ekonomisine ve yönetimine Big Tech şirketlerinin yön verdiği konuşulur oldu. Geçen ay Türkiye gündemine oturan WhatsApp'ın gizlilik ilkelerinde yaptığı değişiklikle 'kişisel verileri

Facebook ile paylaşabileceği' bildirimi Türkiye'de de ortalığı birbirine kattı. Peki ama nedir bu Big Tech ve neden bu kadar güçlü olduğu düşünülüyor?

Vikipedi, Big Tech'i "Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bilgi teknolojileri sektörünün en büyük beş şirketi" olarak tanımlıyor. Yani Amazon, Apple, Google, Facebook ve Microsoft'u işaret ediyor. Bu beşlinin aynı zamanda Tech Giants (Teknoloji Devleri) olarak isimlendirildiğini belirtiyor. Yine Vikipedi'den öğreniyoruz ki modern zamanları çok iyi analiz ettiği bilinen Google'ın eski CEO'su Eric Schmidt, yazar Phil Simon ve NYU profesörlerinden Scott Galloway gibi isimler bu beş şirketin dördünü (Google, Amazon, Facebook, Apple) GAFA olarak adlandırıyorlar ve günümüzde yaşanan her türlü faaliyetteki baskın rolleri ile büyük toplumsal değişimlere yol açtıkları gerekçesiyle birlikte gruplandırılmalarını daha uygun görüyorlar. Eric Schmidt neden Microsoft'u bu gruplandırmanın dışında tuttuğu sorulduğunda "Microsoft tüketici devrimini yönlendiremiyor" cevabını veriyor.

Bir başka Big Tech oluşumu olarak da girdikleri sektörlerdeki yerleşik kuralları darmadağın eden Netflix, Airbnb, Tesla ve Uber (yani NATU) gösteriliyor. Konaklama için kendine ait tek yatağı olmayan Airbnb'nin dünya otelcilik sektöründeki Hilton ve Conrad kurallarını nasıl yıktığı, yine tek bir otomobili olmayan Uber'in kurulu şehir içi ulaşım sistemlerine nasıl bir alternatif olduğu NATU'nun 'oyun bozucu' tarafını gözler önüne seriyor.

SİYASİ SEÇİMLERE ETKİSİ

Big Tech şirketlerinin isimleri ve topluma olan etkisi değişse de kavram tarih boyunca hep karşımıza çıkıyor. Mesela 1960-1990 arasında da IBM ve BUNCH'ın (Burroughs, Univac, NCR, Control Data, Honeywell) Big Tech sıfatıyla etiketlendiğini görüyoruz.

Tüm bu bilgileri peş peşe sıraladığımızda her dönemde dünya ekonomisinin en büyükleri olan teknoloji şirketlerinin Big Tech olarak isimlendirildiğini; gelişen ve değişen günümüzde artık bu kavramın alt kırımlara da sahip olduğunu görüyoruz. 'İnsanların gündelik hayatlarını etkilemek' ortak paydasınınsa hiç değişmediğine şahit oluyoruz.

8 Kasım 2016'da yapılan ABD başkanlık seçimini Donald Trump'ın kazanması sonrası patlayan Cambridge Analytica skandalı ile Trump'ın Başkan olarak seçilmesinde Facebook'un ne kadar önemli bir role sahip olduğunu bütün dünya öğrenmişti.

3 Kasım 2020'de yapılan ve Trump'ın kaybettiği, Joe Biden'ın başkanlığı kazandığı seçimlere ise Donald Trump'ın bazı paylaşımlarına uyarı notları ekleyen

Twitter çok konuşuldu. Her iki seçimde de Big Tech şirketlerinin halkın oyları üzerindeki etkisi ve yönlendirmesi tartışıldı. Bir önceki seçimde Trump'ın seçilmesini kolaylaştıran Facebook'un da son seçim sürecinde Trump'ın etki alanını daraltmakla, güvenilirliğinin sorgulanmasına neden olmakla suçlanan Twitter'ın da seçim sonuçlarını bilerek veya bilmeyerek etkileyebileceği konuşuldu.

Özellikle 6 Ocak günü Donald Trump'ın Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlar sonrası ABD Kongresi'nin Trump sempatizanları tarafından basılması sonrasında yaşananlar nedeniyle hem komplo teorileri hem futuristik öngörüler hem de etik, özgürlük gibi kavramlar ışığında Big Tech şirketlerin kendilerini pozisyonladıkları yer tekrar eleştirilmeye başlandı.

Öyle ya mevcut Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın sosyal medya hesaplarının önce dondurulup sonra kapatılması bugüne kadar benzeri yaşanmamış bir durumdu. Alkışlayanlarla birlikte bunun demokrasiye, düşünce özgürlüğüne büyük bir darbe olduğunu iddia edenler de vardı. Çoğu Avrupa Topluluğu ülkesi lideri, Kongre Binası'nın basılmasını ve Donald Trump'ın hesaplarının kapatılmasını neredeyse benzer sözlerle eleştirdi.Hatta kimileri işi bu şirketleri 'mafya'ya benzetecek kadar ileri götürdü.

HEDEF, ZİYARETÇİYİ KONTROL

Büyük teknoloji şirketlerinin kontrolü altındaki platformların aslında tek bir amacı var; ziyaretçinin başka bir yere gitmemesi, mümkün olduğu kadar platformda kalması. Bu nedenle sosyal medya platformlarının öneri sistemleri doğru bilginin yayılmasındansa çoğu zaman daha da kafa karıştırıcı olan marjinal içeriklerin öne çıkartılmasını amaçlıyor. Böylece sıra dışı şeylerin daha çok paylaşılması ve platformda geçirilen toplam zamanın arttırılması hedefleniyor.

Örneğin bir kedi videosu tek amacı bilgisayarını hızlandırmak olan birinin de hoşuna gidebilir. Bilgisayarını hızlandırmak yerine bu şirin kedicikleri paylaşarak kendi takipçileri arasında etkileşim yaratabilir. Veya doğal afet yaşanan bir bölgeden bağlanan insanlara işin teknik detaylarını anlatan makaleler değil de yerel yönetimin ihmali nedeniyle afetin etkilerinin arttığını iddia eden bir web sitesini önermek ziyaretçiyi sitede daha uzun süre tutabiliyor. Ziyaretçinin bu ihmale tepki vererek ilgili haberin daha fazla kişiye ulaşmasını sağlaması da platformda geçirilen toplam zamanın maksimize edilmesi amacına hizmet ediyor.

Bu açıdan baktığımızda Donald Trump milyonlarca takipçisiyle sosyal medya platformları için altın yumurtlayan tavuk niteliğindeyken neden susturulmak istensin?

KOMPLOLAR DEVREDE

Bu aşamada devreye yine komplo teorileri giriyor. Öncelikle konuşulan Trump'ın ABD merkezli ama çok uluslu Big Tech şirketlerin 'gerçek Amerikan şirketleri' haline gelmelerini istemesi. Yani üretimi Amerika Birleşik Devletleri'ne kaydırarak işsizlik sorununun çözümüne katkıda bulunmaları. 6 Ocak 2021 günü Washington'da yaşanan kongre baskını sonrasında yaşananlar da Big Tech şirketlerinin demokrasi ve düşünce özgürlüğü kavramlarını nasıl yorumladığı konusunda çok belirgin sinyaller veriyor. Burada bahsedilen sadece Donald Trump'ın sosyal medya hesaplarının önce paylaşım yapamaz duruma getirilmesi, ardından da tamamen kapatılması değil. Trump'ı destekleyenlerin alternatif bir platform olarak kendilerine Parler'ı seçtikten sonra yaşananlar da modern bir 'cadı avı'na benzetiliyor. Apple ve Google'ın Parler uygulamasını marketlerinden çıkarmasını, Amazon'un Parler'a sunucu hizmeti vermeyi kesmesini sadece demokrasinin kendini koruma içgüdüsü olarak görmek pek kolay değil. Big Tech şirketleri kamuoyunun bakış açısını kendi karlılıklarını arttıracak yönde değiştirme gücüne sahip olmaları nedeniyle çok daha uzun yıllar tartışılacak gibi görünüyor. Tabii her yeni teknoloji ve hizmette bu güçlerini arttırmak isteyecekler. Bu nedenle kanun koyucularla büyük teknoloji şirketleri arasındaki çekişme de giderek artacağa benziyor.

TÜRKİYE'DE NE OLDU?

1,5 milyar aktif kullanıcısıyla günde 70 milyar mesajlaşmanın gerçekleştiği WhatsApp uygulaması yedi yıl önce dolar milyarderi Marc Zuckerberg'in şirketi Facebook tarafından 19 milyar dolara satın alınmıştı. AB ve İngiltere bu satın almaya iki şirketin birbirinden bağımsız çalışması şartıyla onay vermişti. WhatsApp 4 Ocak'ta 'gizlilik ilkeleri'ni yeniledi. Facebook ve WhatsApp arasındaki kişisel veri aktarımı politikasındaki değişiklik duyurusundan sonra fırtına koptu. Şirket açıkladığı bu kararla kişisel bilgilerin belirli koşullar altında

Facebook ile paylaşılabileceğini belirtiyordu. Tartışmalar özellikle sosyal medyayı ayağa kaldırdı.

Akabinde Rekabet Kurumu devreye girdi. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında geçici tedbir alındı. Facebook'un Türkiye'de, WhatsApp kullanıcılarının verilerinin 8 Şubat'tan itibaren başka hizmetler için kullanılmasına yönelik getirdiği koşulları durdurması ve bu koşulları kabul eden veya bilgilendirmeyi alarak kabul etmeyen tüm kullanıcılara Facebook'un veri paylaşımını içeren yeni koşulları durdurduğunu anılan tarihe kadar bildirmesi gerektiğine karar verildi. Ayrıca son olarak Facebook geçen ay yaptığı açıklamayla Türkiye'de temsilci atama kararı aldıklarını da bildirdi.

WhatsApp ve Facebook'un kişisel verileri paylaşmaya çalışması ne yeni bir hikaye ne de son bulacak bir girişim. Şu anda bu durum engellenmiş gibi görünüyor. Devletler, hükümetler ve bireyler her ne kadar bu çabaları şimdilik engellese de geleceğin neler getireceğini şimdiden tahmin etmek mümkün değil.

Av. Özgür Eralp Bilişim Hukukçusu: Türk Hukuku Yakın Takipte

Kişisel verilerin korunması, Telif Hakları, Marka Hukuku gibi alanlarda yasal düzenlemelerle yakından ilişkili olan bu tür şirket uygulamalarının tekelci uygulama risklerine karşı yerel rekabet hükümleri işletilebiliyor. Şüphesiz bu konudaki en güncel örnek; aynı ekonomik yapı içerisinde yer alan Facebook ve WhatsApp arasındaki kişisel veri aktarımı politikasındaki değişiklik duyurusu nedeniyle Rekabet Kurumu'nun attığı adım oldu.

Bu son gelişme; Big Tech olarak adlandırılan şirketlerin bundan sonra Türkiye'de de kişisel verilerin korunması alanının yanı sıra tekelci uygulama riskleri nedeniyle rekabet hukuku açısından da yakından takip edileceği anlamına geliyor.

WhatsApp ve Facebook'un kişisel verileri paylaşmaya çalışması ne yeni bir hikaye ne de son bulacak bir girişim. Şu anda bu durum engellenmiş gibi görünüyor. Ne var ki Big Tech'in bilgi açlığı sınır tanımamaya devam edecek. Devletler, hükümetler ve bireyler her ne kadar bu çabaları şimdilik engellese de geleceğin neler getireceğini şimdiden tahmin etmek mümkün değil.

BİZE ULAŞIN