Hoşça kal Avrupa...

10:18 - 01.03.2021, Pazartesi

Levent Gürses / INBUSINESS

Küresel ticaret 2021 itibarıyla yeniden şekilleniyor. ABD ile Çin ve Avrupa arasındaki ticaret savaşı adım adım geride kalırken, birbiri ardına imzalanan ticaret anlaşmaları, özellikle Covid-19 krizinin aşılması halinde yılın ikinci yarısında beklenen ekonomik ivmelenmeyle beraber küresel ticaretteki canlanmanın itici gücü olacağa benziyor.

2020'nin sonuna doğru imzalanan büyük ticaret anlaşmalarının başında, Asya'da 15 ülkenin oluşturduğu 26,2 trilyon dolar GSYH'yi kapsayan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) geliyor. Bu serbest ticaret anlaşması küresel GSYH'nin yüzde 30'unu oluşturuyor ve 2,2 milyar insanı kapsıyor.

Bir diğer bölgesel serbest ticaret anlaşması 54 ülkenin katılımıyla Afrika kıtasında yılbaşı itibarıyla yürürlüğe girdi. Afrika Kıtası Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması 1,3 milyar insan ve 3,4 trilyon dolarlık ekonomiyi bir araya getiriyor.

Küresel ekonomiyi doğrudan etkileyecek en önemli gelişme ise geçen yılın son günlerinde, 47 yıllık birlikteliğin sona ermesiyle, Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma sürecinin (Brexit) resmen tamamlanması oldu.

BIG BEN ÇANI İLE DUYURULDU

Birleşik Krallık'ın AB'den tamamen ayrılması, 31 Aralık'ta saat 23:00'te Big Ben çanının çalınmasıyla duyurulurken, Boris Johnson hükümeti, 2020'de AB başta olmak üzere aralarında Türkiye'nin de olduğu 63 ülkeyle serbest ticaret anlaşması imzaladı. Birleşik Krallık'ın en büyüğü AB ile olmak üzere imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarının hacmi bir trilyon doları bulurken, 63 anlaşma içinde Türkiye ile imzalanan da AB dışında beşinci büyük anlaşma oldu.

Böylece, Brexit tamamlandı ve Birleşik Krallık yılbaşı itibarıyla AB'nin yasal düzenleyici yörüngesinden çıktı. Birleşik Krallık'ta Haziran 2016'da yapılan AB referandumunda yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınmıştı. 1973'te AB'ye üye olan Birleşik Krallık 31 Ocak 2020'de birlikten ayrılsa da Brüksel kurallarına tabi olmayı sürdürdü.

AB İLE SIFIR VERGİLİ TİCARET ANLAŞMASI

Birleşik Krallık'ın AB ile imzaladığı anlaşmanın temelini 'sıfır kota ve sıfır tarife' oluşturdu. Başbakan Johnson ile AB yetkilileri, ticaret anlaşmasında son anda vardıkları uzlaşmayla, ticarette herhangi bir tarife veya kota olmamasına olanak sağladı. Böylece bugüne kadar hiçbir ülkeye verilmemiş ayrıcalıkla Britanya malları tarifesiz ve kotasız AB pazarına erişebilecek. İhracatının yüzde 46'sını AB ile yapan Birleşik Krallık hiçbir ek ücret ödemeden AB'ye mal satmaya devam edebilecek. Anlaşma AB'de en çok havacılık, otomotiv ve gıda sektörünü mutlu etti. Ancak işletmeler yine de ithalat ve ihracat için yeni bürokratik uygulamalarla karşı karşıya kalacak.

Yeni dönemde seyahat, göç, ticaret, güvenlik ve çalışma yasalarına yönelik birçok önemli değişiklik olacak. Birleşik Krallık vatandaşları, AB ülkelerinde süresiz oturma ve çalışma izni hakkını kaybetti. AB üyesi ülkelerin vatandaşları da bu ülkede ancak gerekli göç koşullarını karşılamaları durumunda yaşayabilecek.

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, "AB'nin temel çıkarlarını tamamen koruyan, vatandaşlar ve şirketler için istikrar ve öngörülebilirlik yaratan adil ve dengeli bir anlaşma" imzalandığını vurgularken, AB'nin dönem başkanlığını yürüten Almanya Başbakanı Angela Merkel de anlaşmayı "tarihi öneme sahip" olarak tanımladı. Merkel, "Bu anlaşma ilişkilerimizde yeni bir dönem için temel oluşturuyor. Birleşik Krallık AB üyesi olmadan da Almanya ve AB için önemli bir partnerdir" dedi.

Kuşkusuz olumlu açıklamalar korosuna Başbakan Boris Johnson da katıldı. Yeni yıl mesajında, AB'den ayrılığa ilişkin "Bu, ülke için harika bir an. Özgürlüğümüzü elimize aldık ve bundan mümkün olduğunda en iyi şekilde yararlanmak bize bağlı" dese de hala önemli belirsizlikler var.

FİNANS VE HİZMETLERi KAPSAMIYOR

Muhalefetteki İşçi Partisi Lideri Keir Starmer'ın belirttiği gibi, anlaşma ülke ekonomisinin yüzde 80'ini oluşturan finans ve hizmetler sektörünü kapsamıyor. Ayrıca imalat sektöründen nakliyecilere kadar bürokraside büyük artışlar içeriyor.

Nitekim ada basınının kimi temsilcileri ise zayıf bir anlaşma imzalandığını, Johnson'ın Britanya'yı ancak felaket bir ekonomik kilitlenmeden kurtarmayı başardığını vurguluyor ve Başbakan'ın ancak ikinci bir Trump yönetimiyle anlaşma olasılığı ortadan kalktıktan sonra AB ile bir anlaşmaya vardığını savunuyor.

Bu noktada Birleşik Krallık'ın ticaret performansını da incelemek gerekiyor. Serbest ticaret anlaşması Birleşik Krallık'ın AB üyesi 27 ülke ile 900 milyar dolar üzerinde ticaretini kapsıyor. Ancak sektörel olarak bakıldığında Birleşik Krallık, hizmet ticaretinde büyük bir fazla veriyor. Buna karşılık mal ticaretinde açık veriyor.

Bunun nedeni 1973'te o zaman Avrupa Ekonomik Topluluğu olan birliğe katıldığından beri Birleşik Krallık ekonomisinin yapısının değişmesi ve imalat sanayinin içi boşalırken, hizmetler sektörü büyümesi ve uluslararası alanda oldukça rekabetçi hale gelmesi... Diğer yandan AB ise Birleşik Krallığın tersine malların üretimi ve ticaretinde daha hızlı gelişti.

MAL TİCARETİNDE BÜYÜK AÇIK

Sonuçta 2019'da AB ile finansal ve diğer hizmetler ticaretinde 24 milyar dolar fazla veren Birleşik Krallık, mal ticaretinde 129 milyar dolar açık verdi. Hizmet sektörü AB ile olan ticarette açığın azalmasına katkı sağladığı gibi, birlik ile ticaretin de yarısını oluşturuyor.

İşte Brüksel ile imzalanan yeni serbest ticaret anlaşması, ülke ekonomisinin yüzde 80'inden fazlasını oluşturan ve sadece Londra'nın güçlü finans endüstrisini değil, aynı zamanda avukatları, mimarları, danışmanları ve diğerlerini de kapsayan Birleşik Krallık'ın hizmet sektörünün geleceğini belirsiz bıraktı.

Maliye Bakanı Rishi Sunak, hizmetler sektörü konusunda AB'yi memnun edecek ve Brüksel'i Londra'nın istediği finansal erişimi sağlamaya ikna edecek bir mutabakat anlaşması imzalanacağını umduğunu söyledi.

FİNANS SEKTÖRÜ ZORDA

Evet, anlaşma malların ülke sınırlarından geçişini kolaylaştırıyor, ancak finans şirketlerini AB üyeliğinin en büyük faydasından mahrum bırakıyor: Bölgedeki müşterilere tek bir pazarda kolayca hizmet sunma yeteneği. Örneğin, Londra'daki bir banka kolaylıkla Venedik'teki bir işletmeye kredi sağlayabiliyor veya Madrid'deki bir şirket için tahvil alım satımına aracılık yapabiliyordu.

Ancak Avrupa'nın en büyük finans merkezi olan City of London, bundan böyle AB genelinde finansal ürünlerini satamayacak. Çünkü City'deki firmalara en azından şimdilik 'finansal pasaport' verilmeyecek. Avrupa Komisyonu, Londra'nın AB ile eşdeğer düzenlemeleri sürdürmesi şartıyla, tek taraflı olarak eşdeğerlik kararı verecek. Şimdilik, Brüksel tarafından, 39 firmadan sadece ikisi hakkında bu karar verildi.

CITY'DEN KAÇIŞ

Böyle bir durum, büyük bankaları veya Londra merkezli yatırım fonlarını AB ülkelerinde şubeler açmaya zorlayacak. Şirketler şubelerini, Dublin, Frankfurt, Lüksemburg ve Paris'e kaydırmayı planlıyor.

Brexit sonrası bu 'pasaport'un kaybedilmesi mali danışmanların faaliyet göstermek için Avrupa'ya kolayca girip çıkma günlerinin sona ermesi anlamına da geliyor. Bu durum birçok kıdemli finans çalışanını daha cazip olan Frankfurt ve Paris gibi diğer Avrupa merkezlerine taşınmaya yöneltti. Ekim ayında, Brexit referandumundan bu yana ülkeyi terk eden toplam finansal hizmet çalışanının 7 bin 500'ün biraz üzerinde olduğunu tahmin ediliyor.

NatWest Yönetim Kurulu Başkanı Howard Davies, Britanya odaklı bankaların Avrupa'da yan kuruluşlar kurarak büyük ölçüde 'sert' bir Brexit'e hazırlandığını belirtirken, "Hazırlanamadığımız şey belirsizlik. Şu anda, gelecekteki düzenlemelerin ve anlaşmaların ne olacağını bilmiyoruz. Dolayısıyla, burada hala taşlar yerine oturmamışken finans kuruluşlarının yapabileceklerinin bir sınırı var" diye konuşuyor.

LONDRA'NIN DÜŞÜŞÜ

Avrupa Komisyonu Finansal Hizmetler Komiseri Mairead McGuinness ise, uzun vadede Londra'nın kesinlikle AB'nin finansal merkezi olmayacağını söylüyor. McGuinness, bu konuda şöyle konuşuyor:

"Londra önemli bir finans merkezi ve bu bir gecede değişmeyecek, gerçekçi olmak lazım. Ama bence AB içinde üye olmayan bir ülkede çok büyük bir finans merkezine güven konusunda bazı sorular olacaktır. Ve şimdilik bir acil karar ya da değişiklik olmayacak olsa da, orta ve uzun vadede bunun değişeceğini düşünüyorum. Asıl merak edilen soru Avrupa'nın finansal faaliyetlerinin merkezinin nerede olacağı konusu. Bunun için de birçok olasılık var. Belki sadece bir tek finansal merkeze ihtiyacımız olmayabilir. Ama şunu açıkça ifade edebilirim, uzun vade Londra kesinlikle AB'nin finansal merkezi olmayacak."

BREXIT VE TÜRKİYE

Türkiye'nin ihracatında Almanya'dan sonra ikinci sırada bulunan İngiltere, ihracatın ithalattan fazla olduğu ve en fazla ticaret fazlası verilen pazarların başında geliyor. 2019'da iki ülke dış ticaret hacmi 16,78 milyar dolar oldu ve bunun 11,13 milyar doları ihracat 5,63 milyar doları ise ithalat olarak gerçekleşti.

Covid-19 pandemisine rağmen Türkiye ile İngiltere arasında 11 aylık dış ticaret hacmi -Kasım 2020 itibarıyla- 15,13 milyar dolara ulaştı. Bu ticaretin üçte ikisinden fazlası (10,13 milyar dolar) Türkiye'nin ihracatından kaynaklandı.

Geçen yılın sonunda Brexit ile beraber Türkiye ve İngiltere Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzaladı. Bu anlaşma İngiltere'nin şimdiye kadar imzaladığı 63 STA arasında büyüklük olarak 5'inciliğe yerleşti. STA ikili ticaretin gümrük vergilerine takılmadan sorunsuz ve etkin yapılmasını sağlıyor. Başta otomotiv olmak üzere bazı kilit sektörlerdeki tedarik zincirini destekleyen STA ayrıca sanayi ve tarım ürünlerini de kapsıyor.

STA gerçekleşmemiş olsaydı ihracatımızın yüzde 75'i ek tarife ödemek zorunda kalacaktı ve 2,4 milyar dolarlık ticari zarar söz konusu olacaktı. Her iki ülke de STA ile beraber iki yıl sürecek müzakere dönemine de başladı.

Müzakerelerde STA'nın kapsamının genişletilmesi bekleniyor. Bu sayede Türk ihracatçılara daha fazla imkan doğacak.

BREXIT'IN EKONOMİK ETKİSİ

Birleşik Krallık katıldığında Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun üye sayısı: Fransa, Batı Almanya, Belçika, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg olmak üzere 6.

Birleşik Krallık'tan ayrılarak AB'deki finansal merkezlerde çalışmaya başlayan yedi binin üzerindeki finansçının kıtaya taşıdığı aktif miktarı 1,6 trilyon

Yaşamlarının tamamını AB üyesi olarak geçiren Britanyalıların oranı yüzde 60... 39,8 milyon Britanyalı 1973 ve sonrasında doğdu ve halen yaşıyor.

47 yıllık AB üyeliği döneminde Birleşik Krallık'ta görev yapan Başbakan sayısı: Heath, Wilson, Callaghan, Thatcher, Major, Blair, Brown, Cameron, May ve Johnson... Bunların üçü Brexit sürecindeki son 4,5 yılda işbaşındaydı. 47 yılda tabii ki tek bir kraliçe vardı: Elizabeth II...

Birleşik Krallık halkı, 23 Haziran 2016'daki halk oylamasında yüzde 52 ile ayrılık kararı verse de 2020 sonundaki son kamuoyu araştırmasında AB'den ayrılmayı destekleyenlerin oranı yüzde 38

Birleşik Krallık'ta yaşayan Avrupalıların sayısı 3,6 milyon... 1,2 milyon Britanyalı da 27 AB üyesi ülkede yaşıyor.

AB üyesi ülkelerin tekneleri tarafından Birleşik Krallık sularında yakalanan balıkların değeri 790 milyon dolar. Balıkçılık, Birleşik Krallık ekonomisinin yalnızca küçük bir bölümü ancak suları üzerindeki kontrol bir anlaşmaya varılmasının önündeki en büyük engel olmuştu. Uzlaşmadan sonra Başbakan Johnson, "Paramızın, sınırlarımızın, ticaretimizin ve balıkçılık yapılacak sularımızın kontrolünü geri aldık" dedi.

RAKAMLARLA BREXIT

1,6 trilyon dolar Avrupa'ya kaçtı

Brexit gerçekleşti sayılır. AB'nin kalan 27 üyesinin, Avrupa Parlamentosu'nun onayı gibi bürokratik işler kaldı geriye... Başbakan Johnson ve Avrupa Komisyonu Başkanı Meyers, uzun müzakerelerin ardından -anlaşma öncesindeki 24 saatte 5 kez telefon görüşmesi yaptılar- bin 246 sayfalık serbest ticaret anlaşmasının imzalayarak, 4,5 yıl süren süreci tamamladılar.

Başbakan Boris Johnson, "Arkadaşınız, müttefikiniz, destekçiniz olacağız ve bir numaralı pazarınız... Aslında bunun unutulmasına asla izin vermeyeceğiz" sözleriyle AB ile ilişkilerinin devam edeceğini ve bunun gerekçesini de vurguladı. Johnson, "AB'den ayrılmamıza rağmen, bu ülke kültürel, duygusal, tarihsel, stratejik ve jeolojik olarak Avrupa'ya bağlı kalacaktır" dedi.

BİZE ULAŞIN